Kulak ver ve dinle...
Haberin Devamı ›
İl Güvenlik Kurulu Toplantısı haberini okuyup, dinlemesem hafta sonu bir derbi maçı olduğunu fark etmezdim. “Şu kadar güvenlikçi, bu kadar koruma, şu kadar polis görevlendirilecek”i söylemek yerine görevlendirme yapmakla yetinilse tansiyon da gereksiz yere yükselmeyecek. Hoş yine yüksek değil ama bu tür duyurular ister istemez insanı zihnen alarme ediyor.
Şimdi bu maç için olağanüstü güvenlik önlemi alındığını duyuran büyüklerimize teşekkür ederiz. Lakin Ankara’daki büyüklerimize, Türk Telekom-Beşiktaş basketbol maçında tribüne saldıranlar arasından kaç kişi hakkında yasal işlem yapıldığını sorsak ayıp olur mu?
Hal böyle olunca, yani adalet tecelli etmeyince vatandaştaki ‘büyüklere ve hukuka güven’ hayli zedeli hale gelebiliyor.
Maçın bir özelliğinin de Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören için “aşağı tükürsen, sakal yukarı tükürsen bıyık” türünden olduğu haberleri okudum bazı gazetelerde. Hani takım yenilirse, -Allah korusun aklıma bile getirmiyorum ya- tribünden yükselecek protestolar karşısında başkanın zor durumda kalabileceğini yazıyordu haberler.
Protesto edilmek çoğunlukla insanı ‘bozsa’ da doğruyu bulabilmesi için fazlasıyla şarttır. Eleştiri insanı at gözlüğünden, deli gömleğinden, ‘ben bilirim’cilikten kurtaracak yegane şeydir..
Tribün asla kötülük istemez
Eğer bizim için yükselen karşıt seslere kulak verir, onların da doğru şeyler olabileceğini düşünebilirsek, kendimizi geliştirebilmek için muazzam fırsatlar yakalamış oluruz. Yıllardır o tribüne giderim, kimsenin Beşiktaş’ın kötülüğünü istediğine şahit olmadım. Öfkeyle davranan, yapmaması gerekeni yapan insanlara rastladım elbette ama maça gelmek için onca zahmete katlanan birinin kötü niyetli olduğunu düşünmek bana her zaman delice gelmiştir.
Evet, futbolun doğrularından anlamıyor olabilirler, hayat bu, çok çabuk demoralize oluyor olabilirler ama bu ‘kötü’ oldukları anlamına gelmez.
Bunca yıldır eleştirileri ve ardından gelen protestoları rüküş bir para savurganlığıyla savuşturmaya çalışan yönetim için bundan sonra yapılması gerekenler kanımca şudur; doğrulara kulak vermek, kendi dışında olanları anlamaya çalışmak, farklı düşüncelerden kulüp için iyi ve olumlu sonuçlar elde etmeye bakmak...
Bu ülkenin en farklı taraftar damarına sahip bir kulüpte, taraftarının ‘yanlış’ olduğunu düşünerek doğruya ulaşmak bana kalırsa mümkün değildir. Taraftarlarıyla arasındaki kanalları demokratik bir işleyiş içinde çalışır hale getirmesi Beşiktaş yönetiminin, zaten çok özgün olan kulüp kimliğini daha da yetkinleştirecek, farklılaştıracaktır diye düşünüyorum.
‘Beşiktaş hayattır’ var ya...
Bunun için paneller, forumlar, tartışma ortamları, yazışmalar yapmak futbola da, hayata da, Beşiktaş’a da tahmin edileceğinden çok şey katacaktır.
Gelelim maça. Rakiplere küfür etmeksizin ama mizahı, desteği, coşkuyu da elden bırakmaksızın bu maçı bitirebilirsek, hani o dillerden düşmeyen “Beşiktaş hayattır” var ya, işte o bir kere daha gerçek olacak. Çünkü hayat ‘öteki’ olmadan hayat değildir...