İğneyle kuyu kazmak
Haberin Devamı ›
* Maç başlarken merak ettiğim sorular var! 'Total futbol tasavuru'nun anayurdu yenilenen kuşağıyla, 'motivasyon eksenli kaos futbolu'na karşı nasıl oynayacak? Merak ediyorum, sürekli not ve istatistik tutan 'matematikçi Van Gaal'in takımına karşı daha çok oyunun duygu yanıyla anılan Fatih Terim neler tasarladı?
* İlk bakışta sağ kanattaki 'arkaya kaçıcı Olcan Adın' ilginç bir hamle gibi görünüyor. "7. dakika hamlesi gelecek dakikalar için umut verecek gibi duruyor" derken Robben kendisini bile şaşırtan basitlikte bir duran top golü atınca iş yine 'efsane/destan yazma mitolojsi'ne kalacak gibi duruyor.
* Fatih Terim takımlarının alameti farikası olan ilk 20 dakika 'total futbol'un hakimiyetinde geçtiyse de 20-27 arasındaki üç dört pozisyondan gol çıkarmak gerekiyordu. Ancak unutmamak gerekir ki, bu baskıdan gol çıkaramayınca ileride oynamanın yarattığı coşku 'geride unutkanlık' tuzağına düşme riski taşır ki, bunları yazarken Hollanda iki pozisyon buldu bile.
* Burak topu 44'te ayağından açınca sanırım tüm ülkede ve memleketlilerin olduğu gezegenin her yanında bir tür 'öfke patlaması' gerçekleşti.
* ilk yarı boyunca özetle; milli takım iğneyle kuyu kazıp, gayret sarf ederek pozisyon bulurken Hollanda sakin, basit ve işlevsel oynayarak gol aradı.
VE İKİNCİ YARI
* İkinci yarının başındaki Sneijder golünün yenmesi ya da diğer deyişle atılmasındaki ilke, üzerine en çok düşünülmesi gereken şeydir... Onların finalde duyduğu bireysel beceriye biz atak başlangıcında muhtacız. İşte futbol aklı da farkı da burada ortaya çıkıyor.
* Böylesi bir maçta Burak çıkarken gösterilen tribün öfkesi, futboldaki 'gerçek' ile 'ihtimal' arasındaki dengede 'ihtimal'e bel bağlamanın anlaşılabilir sonucu. Unutmayalım ki, 'mucize/efsane/destan sarmalı'na kilitlenmiş düşünme alışkanlığı hayalkırıklığının da sınırıdır.
* Tribün suskunluğu, oyunun en temel öğretisi 'eğlence'nin bu ülkede sadece kazanmakla eşdeğer tutulduğunun açık göstergesi. Tribün eğlenemeyince oyunu da ayağa kaldırmak mümkün olamıyor. Ve bu sarmal oynayanı da izleyeni de aşağı çekiyor.
* Tüm maç boyunca kanaatimce temel fark şuydu; biz bir pozisyon kurgularken ya bireysel becerinin belirleyiciliğine ya da bir kaç oyuncunun aşırı eforuna ihtiyaç duyarken Hollanda 'total futbol tassavuru'nun da getirisiyle 'topu oynatarak' arayış içindeydi. Bu esasen milli takımın değil ülkedeki hakim oynama biçiminin sıkıntısıdır. Ve tahmin edilebilir ki, bu ülkede üzerine en az düşünülüp konuşulan konu budur.
* Ve finalde yanımda oturan Gökhan Kamil Yılmaz maça noktayı şöyle koydu; "N'olacak abi gücün bu kadar. Ne olmasını bekliyoruz ki?" Bu, ülkede sonucun böyle olacağını ağırlıklı olarak sezenlerin ama 'ihtimal' olarak umut edenlerin maç sonundaki ortak kanaatidir sanırım.