Düşme potasına diş geçirmek!
Hayır, “Rakibi tarttı” diyeceğim ama Hikmet Karaman takımının kalburüstü sayılacak tüm oyuncularını yanında oturtmayı tercih etmişti! Haliyle ‘tartacak’ bir Erciyes yoktu ortalıkta.
Haberin Devamı ›
Neyse ki, önce ilk yarının sonunda ‘slalomsever Gökhan Töre’nin pası, ardından ikinci yarıda yine aynı oyuncunun dikine koşusu sonuç verince maçın dengesi Beşiktaş’a döndü. Üstüne bir de o ana kadar ortalıkta görünmeme konusunda özel çaba sarfeden Fernandes/Oğuzhan ikilisinden küçük olanı, bir göründü pir göründü ve maç kopar gibi oldu.
Lakin 70’ten sonra yine tipik bir Beşiktaş vardı sahada. Sadece ligin dibindeki takımları yenebilen Beşiktaş, oyunun son bölümünde topa sahip olma konusunda yaşadığı paralize olma halini bir kez daha yaşadı. ‘Şampiyonlar Ligi’ adayı kalesini savunmaya gayret ettikçe hem beceremedi hem oyunla ilgisi koptu.
Elinizde Almeida gibi yüksek bir oyuncu var ve ceza sahası içine kenardan top taşıyacak kanadınız yok... Bu duruma rağmen bir ‘ön libero’ daha alıyorsunuz. Amacınız Atiba’yı sağ bek yaparak kanat oynatmaksa, biri kalkıp “Peki bu Hilbert/Serdar değiş tokuşu kimin fikriydi?” diye sorsa, ne yanıt verirsiniz!
Haberin Devamı ›
Erciyes gibi hayli ‘kırılgan bir takım’ karşısında son 10 dakikayı berabere kalma riskiyle oynayan bir takım için fazla iyimser şeyler yazabilmek mümkün olamıyor ne yazık ki...
Bir de sormak gerek... Başkanı’nın 15. dakikada gelebildiği ve ikinci yarısında ortalıkta görünmediği bir stada o takımın taraftarı hem de bu ‘düşük yoğunluklu oyun’ ortadayken hangi motivasyonla gelsin. Hasılı, bu yıl ‘Gezi direnişi’ sonrası ‘taraftarsız tribün’ düşleniyordu. Bu, hem manasız cezalar hem düşük seviyeli oyunlar hem de sürekli değiştirilen statlar yüzünden gerçeğe dönüştü. Hayırlı olsun!