Arama

Popüler aramalar

‘Cogito ergo sum...' (Düşünüyorum, öyleyse varım...)

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

‘Tutarsızlıklar diyarı’ memleketimiz tanıdık, bildik ve asla şaşırtıcı olmayan, eskimiş kelimeler, yıpranmış sloganlar, nedensiz öfkelerle yeni bir Dünya Kupası yolculuğuna çıkıyor... Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, çoğu zaman olduğu gibi kendi yarattığı krizleri yine kendisinin çözeceğini vaaz ederek işe koyuluyor koyulmasına da, koca koca sorular ortada duruyor... Merak ediyorum, son basın toplantısında ne anlattığını anlayan oldu mu?

“Liman” dedi, “Tayfa” dedi, “Denize atmam” dedi... Acaba kaptanı olduğunu iddia ettiği geminin rotasının yanlış, ‘denizciliğe dair bilgileri’nin eskimiş olabileceği aklına geldi mi?

Nasıl karar veriyoruz?

“Gereğini yapmak” için federasyon başkanı ile konuştuğunu söyleyip, “Anlayan anlar” dedi. Bir çok fani gibi bu fani de anlamadı, soruyor! ‘Gereğin’ gereklerinden biri olarak örneğin, TFF Başkanı Demirören’e yazılı bir istifa mektubu sundu mu? “Milli takımın kapısı kendini bu formayı taşıma şerefine hazır bulan...” diye devam eden cümleyi kurarken cebinde bir ‘şeref, haysiyet ölçer’ cihazı bulunduğundan emin mi? Ya da soruyu şöyle tanzim edeyim, birbirimizin ‘şerefli’, ‘haysiyetli’ olduğuna nasıl karar veriyoruz?

Futbolcular ne yaptı?

Milli takıma almadığı oyuncuların kendisinden değil, o soyut ‘Türk halkı’ndan özür dilemesi gerektiğini söyledi. Ben çevremdeki bir çok insan ve kendi adıma böyle bir özür beklemiyorum. Yine de Türk halkına ‘özür borcu’ olan futbolcuların hangi yanlış, suç ya da kabahatleri işlediğini çoğu insan gibi merak ediyorum? Sayın Terim, biz aklı fazla ermeyenlerin anlayamadığı bu grift (!) konuya vakıf olabilmeleri için sorunu biraz daha açabilir mi?

Alınmama kriterleri ne?

Kendi dışımızdaki onca düşük ihtimal gerçekleşerek gittiğimiz Avrupa Şampiyonası öncesi verilen taktikleri harfiyen yerine getirerek “13 maç kazanan” oyuncular, şampiyonada sadece ‘yeterince koşmadıkları’, gereken istatistikleri vermedikleri için mi kaybettiler? Futbolcu performansları ölçülebilir değil de sadece ‘motivasyon’ kaynaklı mıdır? Acaba oyuncu seçimindeki ölçme değerlendirme, örneğin şampiyonaya ‘seviye stoper’siz gitmek, kim tarafından hangi kriterler göz önüne alınarak yapılmıştır?

Biliyorum! Sorular havada kalacak

Oyuncuların sadece ‘sosyal problemler’den değil aynı zamanda istatistiklerinden dolayı ‘sınıfta kaldığı’nı söyleyen Terim, takım için tercih ettiği yeni oyuncuların verilerini karşılaştırmalı olarak açıklayarak, bizim futbolu daha doğru kavrayabilmemize yardım etmek ister mi? Tümer Metin, Nihat Kahveci, Tuncay Şanlı’yı yeterlilik seviyesi gözetmeksizin keyfi olarak kadrosuna dahil edip sonra çıkartan... Verdiği kararları dışarıdan daha sakin gözlerle değerlendirebilecek ‘güçlü yardımcıları’ yanına yaklaştırmayan Terim, kadrosuna dahil ettiğini okuduğumuz Nedim Yiğit ve Kerem Yavaş’ı hangi ayırt edici niteliklerinden dolayı tercih etmiştir?

Biliyorum, yanıtı olan ancak sessizlikte kaybolacak sorular soruyorum. Peki neden? Çünkü; * ‘Cogito ergo sum..’

Sorun yine savunma hattı

Te rim’in daha önce defaten denediği ve zaman zaman sonuç aldığını da düşündüğü ‘gerilim politikası’nın yeni versiyonu en azından maçın başında koşu performansı açısından etkili göründü. Ne var ki, milliler tempo yapmaya uğraşsa da gerek bir arada oy nama kültürünün eksikliği gerek oyuna akıl koyacak oyuncu sayısının azlığı harcanan enerjinin verime dönüşmesini engelledi. Göre ce yüksek profilli iki oyuncu Mehmet To pal ve Hakan Çalhanoğlu etrafına kurgulan takım, Emre Mor ve Vo lkan Şen’in kişisel performanslarına endekslenmiş durumda. Büyük sorun ise yine müdafaa hattında. Rusya’nın her kırık dökük hücum girişimi savunmayı savurmaya yetti. ‘Yenilenmiş milli takım’ bu haliyle daha deneyimli ve oturmuş Hırvatistan karşısında hayli zorlanacak gibi görünüyor.