Yunan oyunu

Haberin Devamı ›
Seyircisi seyircimizi, futbolcusu futbolcumuzu sinirlendirmek için Saracoğlu’ndaydı adeta... Biz de tribünlerde maçı bırakıp seyircisine, sahada da hacıyatmaz gibi yatıp ya da aşırı sertlik yaparak oynayan futbolcularının oyununa geldik. İnanmıştık, stadı da donatmıştık. İki açık tribün şiddetli deprem konumundaydı. Fenerbahçe’nin kalitesi de hedefleri de zaten PAOK’un önündeydi. Ama olmadı, olamadı!.. PAOK’lular Saracoğlu’nun ilk 15 dakikasının nasıl olacağını iyi analiz etmişlerdi. Ona göre oynadılar. Kora kor mücadele ettiler, önde bastılar, Sarı-Lacivertliler’i adeta kendi ceza sahaları önünde hataya zorladılar. Onların istediğini biz de yaptık. Top kaybettik, oyun boyunu uzun bıraktık, yakınlaşarak ve yardımlaşarak oynamadık. Üstüne üstlük Bilica ve Lugano ile uzun topla çıkma yanlışlığını da yaptık. Rakibin kucağında kaldık. Ve bizi oynatmak istedikleri alanda oynadık. Daha doğrusu oynarmış gibi yaptık. Çok top yaptığımız anlar, hep az mesafe aldığımız anlar oldu. Yana oynadık, geriye oynadık ama üçüncü bölgeye bir türlü gidemedik. Gittiğimiz anlarda da Niang’ın yalnızlığı, çaresizliğe dönüştü. Emre oyunun görünen, Stoch ise görünmeyen iyi işler yapanıydı. İkisi de dikine oynadılar. O anlarda etkili olduk ama bunu sürekli yapamadık. Duran top üstünlüğünü kullanamadık, ilk ciddi şut denemesini 50. dakikada Emre ile yaptık golü de bulduk. Devamı gelecek zannettik ama yanıldık. Gol sonrası baskı sürecinde ikinci golü bulamadık ve 62. dakikada Filomeno ile PAOK’un bulduğu pozisyon aslında gecenin kötü biteceğinin ilk sinyali oldu. Onu da anlamadık. ‘Futbol adına mücadele etmedik’ diyemeyeceğimiz ama sonuca gidecek doğru organizasyonları bir türlü beceremediğimiz, ağzımızın tadını kaçıran bir Kadıköy gecesi yaşadık.