Yoklar gecesi

Burasını anlayabildik de futbol nereye gitmişti, orasını anlayamadık. Bir tarafta şampiyonluğa oynayan ve liderliği bir gün önce yarıştaki rakibi Fenerbahçe’ye kaptıran Trabzonspor, diğer tarafta tarihi rekorlara (!) imza atan Galatasaray, kazanmak adına futbolla ilgili çok az şey yaptılar. Karadeniz fırtınası belli ki stres altındaydı. Şampiyonluk yarışı onların ellerini ayaklarını ve hatta futbol akıllarını bağlamıştı. Böyle bir yarışta hedefe koşuyorsanız, öncelikle bu stresi kaldırabilecek çalışmalar yapmanız lazım. Galatasaray ise ‘Ununu elemiş eleğini duvara asmış’ görüntüdeydi. Onları da anlayamadık, anlam veremedik ve hatta oynadıkları futbolu o formaya hiç yakıştıramadık.
Haberin Devamı ›
‘Büyük maç olacak’ diyenleri her iki takım da fena halde yanılttı. Futbol kalitesi yoksa böyle maçlarda, mücadele olur, tempo olur, yenilmemek adına isyancı ruh olur. Yoklar gecesinde arayın ki bu saydıklarımızı da bulabilesiniz! Ama nafile... Sarı-Kırmızılılar kalabalık bir orta sahayla oyuna başlayıp, daha maçın başında kontrolü ele almak istemişti. Sahaya çıkan kadronun futbol tercümesi ancak öyle yapılabilirdi. Kazım ve Arda, Cim Bom’u gole taşıyabilecek isimlerdi. Destek ise ikili oynamasını bilen Yekta’dan gelecekti. Erken sakatlık ve Mustafa Sarp’ın girişi, ofans-defans dengesini bozdu. Galatasaray’ı geriye yaslanmaya mahkum etti.
Haberin Devamı ›
Aslında gol silahları da kısıtlıydı Sarı-Kırmızılılar’ın... Trabzon’un Umut, Burak, Alanzinho, Jaja gol ayaklarına göre daha az gol vuruşu yapabilecek oyuncuyla sahadaydı Cim Bom. Yine de ‘idare ettiler!’. Kazım da atılınca ne oyun planı kaldı ne de direnecek psikolojileri. Zaten vurgun yemiş olan Cim Bom, önce Yekta’nın sakatlanması sonra da çiklete attığı vole kadar sahada topa dokunamayan Kazım’ın atılmasıyla hüsran sezonunun son ‘kahır’ versiyonunu Arena’da sergiledi.