Üsküp'ten bakınca...

Haberin Devamı ›
Bosna, Makedonya derken gurbete düştük, eski Türk çarşısında Üsküp’te vatandaşlarımız ve soydaşlarımızla televizyon başında Türk kahvesinde, bu dümdüz maçı seyrettik. Siyah-Beyaz adına kaçan pozisyonlara Beşiktaşlılar, Ankaragücü’nün kaçırdıklarına ise Fenerliler isyan etti. Galatasaraylılar ise uzaktaki Türkiye’de şampiyonluktan ümidini kesmiş, sessizce oturuyorlardı. Kilitli geceyi daha da kilitlemek için Mustafa Hoca, defanstan bir adam eksiltip, ortaya yollamıştı. Etkili ve tehlikeli Ankaragücü yabancılarını bir fazla oyuncu ile kontrol etmek istemişti. Defansif yönü ağar basanlarla Ankara gecesinde öncelikle hasar almamayı düşünmüştü. Kara Kartal hücuma çıkarken orta sahasını 5’liyor, hücum yediğinde ise defansını 5’liyordu. Beşiktaşlılar rakibi durdurmayı o kadar çok düşündüler ki, maçın son çeyreğindeki oyuncu değişiklikleri olana kadar, hep topu kovalayan oldular. Üç pası bir arada da yapamadılar. Bunda biraz da sakatlıkların bilinç altı maça etki edeceği korkusu ve duygusu vardı bizce. Ligin en çok berabere kalan takımıyla oynuyorsunuz, bu kadar kalabalık orta saha ile rakibi durdurmaya çalışıyorsunuz. Sonra yapmanız gereken üçüncü bölgede çabuk çoğalıp, çoğaldığınız bölgeye çabuk top atmak olmalı; eğer 3 puanı yakalamak istiyorsanız... Oysa Bobo-Holosko yalnızlığı, uzunca bir süre Kartal’ı rakip kalede etkisiz kıldı. Zaten Holosko öyle işler yapıyor ki, bazen kendisi de anlamıyor, rakip de çözemiyor. Eğrisi doğrusuna gelir ise şahane, olmaz ise çözemeyeceğiniz saçmalıklar çıkıyor ortaya. Futbol kalitesinden yoksun gecede, genç Necip ve Uğur İnceman’ın riskli bölgedeki top kayıpları, Bobo’nun direkten dönen topu, Kaş’ın, Vassell’e yaptığı verilmeyen penaltı, Rüştü’nün yine ortaya koyduğu ustalığı ve düz oyunculardan kurulu iki takımın birbirini hırpalaması, akılda kalanlar oldu...