Sıfır çektik

Haberin Devamı ›
Çok ümitliydik. Isınırken çocuklarımızın gözünün içine bakınca, Dünya Kupası yolu tıkanmış olsa da dün gece yeniden açılacak duygusunu içimizde hissettik. Maç başladı... Yanılmamıştık. Bizim çocuklar, İspanya’daki kadro ve dizilişle; İspanyollar ise 3 değişik isimle sahadaydılar.
Maç başında akıllıca işler yaptık. Mümkün olduğunca önde takım savunmasını kurduk. Tehlikeli hücumcuları kalemizden uzak tuttuk. Riera’nın füzesi ve sonra gelen gol pozisyonunu geçiştirdiğimizde aklımıza geçen cumartesi Madrid’deki maç geldi. Orada da biz iyi başlamıştık, sonra da kaybetmiştik. Burada da İspanyollar kaçırarak başlayınca, ne yalan söyleyelim; sihir, Fatih hocanın büyüleri, 2008 Avrupa Şampiyonası’ndaki şansımız hepsi yan yana gelir, Sami Yen’de bu işi bitiririz zannettik... 26’da da golü bulunca bu işi götürürüz diye düşündük. İspanya belki de en çok top kaybıyla, biz de en fazla top çalarak oynuyorduk. Aradaki tek fark; rakibimiz, bizden daha fazla birbirine yakın ve sırtı dönük her top alanın yanına yardıma giden bir fazla futbolcu ile bize karşılık veriyordu.
İkinci 45’te yine aynı hastalık, 60’tan sonra yine aynı dağınıklık. Del Bosque’nin doğru değişikliklerine, Fatih hocanın geç karşılık vermesi, topu tutacak Ayhan’ın yedek kulübesinde dahi bulunmaması ve bizim kalitemizdeki bir takımın yememesi gereken taç atışından gelen gol, hem stattakiler hem de televizyon başındakileri çileden çıkardı. Yolun sonu diyebiliriz. İki maçta da sıfır çektik. Bol vaat ve boş konuşmalarla 10 gün geçirdik. Şimdi Eylül’e kadar kumru gibi düşünürüz.