Arama

Popüler aramalar

Coşkuyla...

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Nemli hava da, bozuk zemin de kalitesi yüksek Beşiktaş’ı ve galibiyete inanan İnönü’deki taraftarı da durdurumadı. Sakatı çok, anlaşması askıya alınmış futbolcusu bol olsa da kadrosu geniş Beşiktaş’ın dün gözüken en iyi tarafı, iştahıydı... İsteğiydi... İnanmışlığıydı... Bu hem tribüne hem de ekran başındakilere ayrı bir zevk veriyor, takımın içinde de itici bir güç oluyor.

Enteresan bir yapısı oluştu Kartal’ın... Gençleri var; uzun yıllar hizmet edecek, tecrübeli abileri var; kulübün kültürünü onlara öğretecek ve kaliteli yabancıları var; rakibin gözünü korkutacak, oyunu istediği yöne çekecek. Gerekli olan biraz zaman, biraz sabır. Cenk’ten soldaki İsmail’e, emekçi Ekrem’den sol şerit belalısı Q7’ye, kontrol kulesi gibi çalışan Guti, Ernst, Tabata’ya, arada bir çaksa da ‘Ben yararlı olacağım’ diyen Hilbert’ten ‘Bana takımda yer açın’ diyen Zapo’ya kadar tüm Kartallar yüksekten uçtu. Sert Finlandiyalılar sınırlı futbollarını Beşiktaş’ı sadece bozmaya kullandılar. Bu da oyunun başında biraz başarılı oldu. Q7’nin koşusu, Tabata’nın indirdiği top ve Hilbert’in golüyle biraz dirençleri düşse de kendi ülkelerinin karakteristik özelliğiyle oyun disiplinlerinden hiç ödün vermedi Finlandiyalılar. Böyle anlarda adam eksilterek oynamak, sahayı daraltıp rakibi oyundan düşürmek için daha çabuk pas trafiği işletmek zor. Dün gece bu görevi Tabata yapmaya çalıştı. Çabuk düşündü ama geç uyguladı. Kartal pozisyonları bu yavaş oyundan ötürü çok az bulabildi. Aslında bu takım Beşiktaş’ın karşısında bu kadar direnebilecek ve dayanabilecek kapasitede değil. Bu sezon önde çoğalarak oynayan Beşiktaş bu tip sıkışık maçlarda mutlaka rakibi daha çok üstüne çekip, özellikle 2 kanadındaki Quaresma ve Hilbert’in koşu yollarını açarak oynamalı. Ortaya sıkışıp kalırlarsa pozisyon üretmekte de sıkıntı yaşayabilirler.

Shuster’in dün gece oyuna dokunduğu anların doğru olduğunu belirtelim. ..Ve Siyahıyla beyazıyla coşkulu tribünleriyle ‘Ben geliyorum’ diyen ışıl ışıl Beşiktaş’ı alkışlayalım...