MENÜ

Türkiye kaybetmek mi istiyor!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Tenis Sporunun Dünya Kupası olan “DavisKupası”nda Türkiye bu yıl fevkalade şanslı. Tarihimizde ilk kez Avro/Afrika 1. Grubuna çıkma olanağımız var. Zira önümüzdeki tüm rakiplerimiz dişimize göre. O7-09 Nisan tarihleri arasında Antalya’da İsveç ile oynayacağız. Onu geçersek yarı-finalde karşımıza Litvanya-Gürcistan galibi gelecek. Son final maçının ise ülkeye kazandırılacak puan haricinde pek önemi yok zira finalist iki ülke de bir üst gruba çıkmaya hak kazanmış oluyor.

Ancak biz rakiplerimizi ne denli dişimize göre buluyorsak aynı olgu onlar için de geçerli tabî. Bu durumda iklim, seyirci, saha tipi ve konumumüthiş önemli. Bunların doğru seçimi ülkelere maç kazandırıyor, tur atlatıyor. Zira çoğu karşılaşmalarda izleyici, futboldaki gibi kıyıcı olmasa da,aynı ateşliliktedir. İzleyiciyi arkasına alan 450.sıradaki bir oyuncu o destekle ilk 50 içerisindeki rakibini yenebiliyor. Giden maçı, eleneceğiniz turu Davis Kupasındaki tarafgir izleyici size geri getirir.

İşte yukarıdaki seçimleri yaparken en önemli olan oyuncuların tercihleridir. Sert-zemine alışmış bir oyuncuyu toprağa yönlendirirseniz zorlanır. Keza kuru havaya alışmış biri nemli ortamda fevkalade zorluk çekeceği gibi böyle durumlarda topun değişen ağırlığı bile skorda ve sonuçta etkili olur. Onun için çağdaş ülkelerde kort seçimi oyuncu ve antrenörlerin önerilerine göre saptanır. Federasyon üyelerinin kişisel tercihleri buralarda rol oynamaz.

Davis Kupası karşılaşmaları 4 tek ve bir çift karşılaşması üzerinden oynanır. Bizim başlıca sorunumuz her tura 1-0 yenik başlamamızdır. Zira oyuncularımızın çift maçlarındaki performansları koskocaman bir sıfırdır. Bu yeteneksizlikten kaynaklanmıyor. Tek sorun tecrübesizliktir. Çift maçları tecrübeyle kazanılır. Bakın dünya tenisine. Çiftler kategorisini tartışmasız bir şekilde domine edenler hep ileri yaşta tenisçilerdir.Bundan dolayıdır ki ülkeler ulusal takımlarını seçerken eğer kemikleşmiş bir çift takımları yoksa, hep genç raketlerini bir ağır-abi ile eşleştiriler. Bunun örnekleri çok. Fransızlar, Mahut ile Herbert’i, Sırplar da Zimonjic ile Troicki’yi boşuna yaratmadı.Ama maalesef bizde çiftlerde yol gösterici olabilecek tek bir ağır-abi bile yok. Bu konumda en tecrübeli oyuncumuz olan Tuna Altuna da günümüz tenisine göre pek zayıf olan servisinin kurbanı oluyor.Peki bu durum uzun yıllardan beri tüm çıplaklığı ile ortadayken en ufak bir çare aramayan ve de dolayısıyla ulusal takımı sahaya mahkum çıkaranlar kimlerdir acaba?

Bizim ülkemizde tenisin %90’ı sert-zeminde oynanır. Hani Federasyon kendi propogandasını yaparken “52 hafta güneyde turnuva oluşturduk” diyorya. İşte bunların 50’ye yakını sert-zeminlerdedir. Bizim ulusal takım oyuncularımızın %99’u da bu turnuvaları oynar. Zaten ülkemizdeki uluslararası standarda sahip kortların neredeyse %95’i sert-zemine sahip. Bu durumda fevkalade önemli bir ulusal karşılaşma için toprak-saha seçiminin mantığını sorgulamaz mısınız?

Gelin bir de İsveç Takımına göz atalım. Rakibimizin en iyi oyuncuları Ethiyopya kökenli Ymer Kardeşler. 20 yaşındaki Elias dünya sıralamasında 118’inci, Mikael ise 473. İkisi de Davis Kupası karşılaşmalarının hepsinde olmasa da çoğunda yer aldılar. Böyle önemli bir turda da oynayacaklarını düşünüyorum. Bilgisayarda iki tuşa basarak bu kardeşlerin saha tercihlerinin kesinlikle toprak(!)olduğunu öğrenebilirsiniz.

Peki diyelim ki Ymer Kardeşler yok. Ama İsveç’in çiftlerdetartışılmaz bir üstünlüğü olduğu aşikâr. Bu durumda iş tek maçlarına kalıyor. Bizim takımı gördüğüm kadarıyla en sürekliliği olan oyuncumuz Cem İlkel. Onun en başarılı olduğu zemini sorsam, sertten başka hiçbir yanıt yok.

Cem İlkel ATP’de 353.sırada. 2016 başından bu güne kadar 37 turnuvada yer almış. Bunların sadece beşi toprak. Sert-zeminturnuvalarında 6 kez finalde, 2 kez yarı-finalde ve 3 kez de çeyrekte yenilmiş. Diğerlerini başarı addetmiyorum. Ama toprakta ise topu topu çıktığı 5 turnuvanın ikisinde elemeden bile çıkamamış, üçünde de ilk turda veda etmiş! Cem’e sormak bile abes hangi kortu tercih ediyorsun diye!
(Cem İlkel'in istatistikleri için tıklayın)


Marsel İlhan ülkemizin 1 numarası. Ama ATP’de 77’liğe kadar çıkmışken şimdilerde 239’a kadar indi. Bilhassa son zamanlarda meçhulleri oynuyor. Teniste olağandır bu iniş-çıkışlar. Ama ATP’nin web-sitesine verdiği biyografisinde tercih ettiği zemin için net yanıt vermiş: Sert kortlar.

Yanlışı kabullenip doğruyu aramak yerine büyük bir olasılıkla “Biz oyunculara ve koçlara sorduk.Onlar istedibiz de öyle yaptık” denecektir. Ama hep söyler yazarım: Doğru bir tanedir, ikincisi olmaz. Er geç te ortaya çıkar !

Bir de gelelim izleyici faktörüne. Tanrı Aşkına söyleyin ; Nisan ayının 07’sinde acaba İstanbul, Ankara, İzmir ya da Bursa ile Konya’da mı daha yoğun bir izleyici kitlesi bulmak kolaydır yoksa Antalya’nın 65 kilometre ötesinde Manavgat’taki Kulüp Ali Bey’de mi? Haa, verilen yanıt çok ilginç.

Kulüp Ali Bey’e küçük yaş turnuvaları koyacakmışsınız. O bebeklerin anaları-babaları gelecekmiş. Üstelik eski-yeni tüm kulüp başkanlarını da davet edecekmişsiniz ! Onlar kalabalık yaratacakmış! Böyle bir mantık olur mu? Hani Ziya Paşanın meşhur lafı vardır “Siz herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsınız?” Yahu benim de kıyısından köşesinden ağzım aranmıştı! Sakın unutmayın ha. Ne güzel ekmek elden su gölden tatil yaparım…Ama yalnız gidemem, eşimi de unutmayın…Hem daha da kalabalık oluruz!

Sözkonusu hava durumu ise elinizin altında yıllardır yan gözle bile bakmadığınız Güzel İzmir’in tam merkezindeki Kültürpark Tenis Kulübü var. Dünyanın arayıp ta bulamadığı bir konumdadır. Sakın ola ki “kortlar nizami değil” demeyin zira ikibinli yıllarda burada hem Challenger’lar hem de Davis Kupası karşılaşmaları oynanmıştı. Üstelik “Avro-Afrika II”grubu için istenilen kriterler ana birkaç kural hariç “koy yan cebime”dir! Kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın. Hani öyle bir şey söyleyin ki 2015’te yine hayati bir karşılaşma olan Güney Afrika mücadelesini Mersin’de bir barakaya koyan siz olmayasınız! Onu da nasıl kazandığımızı ve Cem İlkel’in nasıl insanüstü bir mücadele verdiğini ve hangi şartlar altında oynandığını çoğumuz biliyoruz.

Ülkenin yararı kişisel amaçlardan, umarlardan sonra mı geliyor diye düşünmeye zorluyorsunuz insanları.Buyrun yanıtlayın lütfen sayın Federasyon Başkanı. Son konuşmamızda söyledikleriniz hala kulağımda, unutmadım. Üstelik inanmıştım da iyi niyetinize.

Hoşkalınız.

YORUM YAZ