Arama

Popüler aramalar

Noblesse Oblige !

Haberin Devamı

Ben 3 kuşak Galatasaray’lı bir aileden geliyorum. Kendime örnek aldığım insan adam, bana bu yakınlığı aşıladı. Ezeli rakibimizin koyu bir taraftarı olan aşçımıza aile yemeklerinde latifeyle karışık Lambabahçe’li (!) olarak takılırdı. Onu her düşündüğümde yüzümü bir tebessüm kaplar.

Fanatikliği hep bir hastalık hatta sapkınlık olarak algılayıp mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalışmışımdır. Belki de genç yaşta çok bir yakınımı bu yüzden yitirmiş olmamın da etkisi vardır. Bu yıl Fenerbahçe’lilerin şampiyonluğu hak ettiklerine ne kadar inanıyorsam, Galatasaray’ın da son maçta onları yenmelerine de o denli sevindim.

Sporumuzun bazı yönetici kisvesindeki garip adamlar tarafından giderek içine çekilmeye başladığı çukurun ne denli tehlikeli olduğunu maalesef birkaç akil insan haricinde kimse fark etmiyor. Fanatizmin, bağnazlığın insanların gözlerini bu boyutta karartması çok korkutucu. Ama işin içindeki esas çelişki bu zavallıları insanlıklarından soyutlatan, hatta kışkırtanların spor kulüplerinde “yönetici” ünvanıyla anılması ve insan idare etmeleri için oy verilmesidir.

Galatasaray’ın yöneticileri tarihin kendilerini takımlarını sahadan kaçıran insanlar olarak yargılayacağını herhalde unutuyorlar. İstediğiniz kadar başarılı (!) olunuz siz sadece böyle anımsanacaksınız. Hiç şüpheniz olmasın.

Galatasaray’ın kökenlerinde engin Fransız Kültürü yatar. Kültür yaşamak ve okumakla elde edilir. Asalet ise unvan olmaktan çok aileden edinilen görgüyle benimsenirse değerlidir. Yoksa servetleriyle Avrupa’dan ünvan satın alan Amerika’lı yeni zenginlere dönersiniz.

Eski yöneticilere benzemediğinizi, medyada pek yer almayacağınızı söylediniz. Gazete eklerinde akşamları hangi küçük kas gruplarınızı çalıştırdığınızı okuyoruz ! Kulübü kurumsallaştıracağınızı belirtiyor futbolumuzun simgelerinden sayılabilecek bir “personeliniz” ile iş-etiğine hiç yakışmayacak şekilde ilişkinizi kesiyorsunuz. Nice yıldız transferleri yapıp ertesi sene bütçe sorunları yaşadığınız için antrenörünüz ile yollarınızı ayırıyorsunuz ! Bunlar anımsadığım birkaç tanesi. Acaba tutarlılıkla ilgili bir sorun mu var ?

Tüm bunlar bir yana başlıca rakibimiz ile aramızda oluşan nahoş hadiselere önlem almak için ne yapıyorsunuz ? Bilinen okuyabildiğimiz beyanlar bu olayları yatıştırmak bir yana, körüklemekten başka ne işe yarıyor ?

Sokakta görseniz selam vermeye bile yüksünmeniz gereken uslanmaz arlanmaz bir takım apaşları değil kulübe muhatap etmek, onlara (kolaylıkla sinsilik içeren diyebileceğimiz) kışkırtıcı ve beyefendiliğin yanından bile geçmeyen atıflarda bulunmak kökeninde çelebilik yatan bir camianın yöneticilerine yakışıyor mu? “Söz sükûtsa söz altındır” ifadesini hiç mi duymadınız ?

Bu mudur ”Noblesse Oblige” ? Aman dikkat…Birileri de “Les Precieuses Ridicules”* basılı t-shirtler dağıtırsa ne hissedersiniz? Tutarlılığınızı yitirdiğinizi hiç düşünmüyor da olsanız, “…biz bu işin erbabı değiliz”** demenin de bir erdem olduğunu bildiğinize inanıyorum. Hoşkalınız.

*Les Precieuses Ridicules (Gülünç Kibarlar – Moliere).**Ustası, uzmanı.

Yazarın Diğer Yazıları
Tümü

‘’MEVLANA !‘’

21 Haziran 2014, Cumartesi 18:55
YAZININ DEVAMI