Yıldız koşusu takım oturuşu

Fatih Terim’in Türk Milli Takımı kimliği, yıldızları da çok koşan bir ekip diye tanımlanabilir... Son dönemin gözbebekleri Arda, Tuncay ve Emre’nin kendilerini aşan bir mücadeleye gönüllü olmasında Terim’e olan saygının payı büyük. Aynı anda Terim’in diğerlerinden ayrıcalıklı olarak bu oyunculara yüklediği misyon da farklı... Yetenek ve özveri birleşimini kullanmak Terim’in ön felsefesi.
Haberin Devamı ›
Bu anlayış bize maçlar kazandırıyor, zor zamanlarda tahminlerin üzerinde sonuçlar almamızı sağlıyor. Ancak kollektif bir ekip olmamızı geriye itiyor. Müthiş bir hücum temposuyla oynarsak sinerler, diye inandığımız Estonya maçında geriye düştüğümüz oyunu 37’de lehimize çevirdik, ancak 63’te de bariz bir rakip kaleci hatası sonucu rahatlayabildik. Defansımız o dakikaya kadar sanki bu takımın bir parçası değilmiş gibi kendi başına kalmıştı. Savunmamızın orta alandan izole oluşu, yediğimiz gollerin de sebebiydi aslında...
..Ve gelelim sağ kanada. Gökhan Gönül ile Colin Kazım’ın bu denli vasıfsız ve devre dışı kaldığı bir oyunda hücum formatımız nasıl etkin olabilmişti? Niye onlar da işin içinde değildi? O güne özel bu iki oyuncunun formsuzluğu mu sorundu, yoksa oyun planımız bu kanadın çalışmasını gereksiz mi görmüştü?
İşte orta alanın göbeğiyle, Tuncay ile Arda’nın üstüne odaklanan bu model bize sonuç aldırdı, ama takımdan izole bir savunma ile bir kanadı çolak bir ekip tablosu çizmesini gizleyemedi. Brezilya-Arjantin maçında tek başına kalan büyük yıldız Messi’nin nasıl çırpındığını gördük. Bir Messi daha olsa yine farketmeyecekti. Teknik direktör Maradona, 86’daki futbolcu Maradona’ya benzettiği Messi’ye ‘Tek başına çık, bu maçı al’ demişti sanki...
Haberin Devamı ›
Dediğini yap yaptığını yapma...
Üstünden yıllar geçmiş olsa da, Sergen’in itirafı anlamlıydı. Bir dönem Bayern Münih’e transferinin gündeme geldiğini, ancak Bayern’in, etraflıca bir araştırmadan sonra kendisinden vazgeçtiklerini anlattı. Şimdi bambaşka bir pozisyonda Sergen. Yetiştiği ocağa, yetiştirici olarak atandı. Eline de Onur diye bir filiz geldi. Onur’un müthiş yetenekli olduğunu, Sergen’in kendisi söylüyor. Genç Onur da tam yerine düştü belki de... Sergen ona, yapması gerekenden çok, yapmaması gerekenleri anlatabilirse bu bile yeterli olur. Sergen’in elinden bir veliaht çıkması da çok hoş olur.
Kendi Mesut’unu kendin yetiştir
Almanlar geç de olsa uyandı: Benim ülkemde yaşadığı halde, kökeni bana ait olmayabilir. Ama emeği bana ait... Gerçekte de emek önemlidir. Ben 10 yaşında alacağım, eğiteceğim, programlayacağım ve 19’una, 20’sine geldiğinde donanımını edindikten sonra tereyağından kıl çeker gibi gelip, elimden alacaksın, gideceksin... Yağma yoka getirdiler. Mehmet Scholl’dan sonra ikinci kez Mesut Özil’le yeniden ciddi bir başlangıç yaptılar. Artık bir Yıldıray, bir Hamit bulmak bizim için daha zor olacak.
Taraftar da masraflı
Beşiktaş’ın pahalı transferlerine isyan eden taraftar da şapkayı önüne koymalı. Mesele kulübün çıkarlarını gözetmekse, onlar da son iki yılda kulüplerine kaç para ceza kestirmiş, kaç maç saha kapattırmış, onun muhasebesini yapmalı...
Haberin Devamı ›
Potansiyel kazan
Denizli, Serdar Özkan’ın üzerine titriyor. Batuhan’a da aynı sıcaklıkta eğilmeli. Bu iki genci, futbolcu konumundan sporcu konumuna taşıyabilirse, Beşiktaş’a geçen yıl kazandırdığı iki kupadan daha büyük başarı elde eder.