Üç büyükler kötü yönetiliyor

Haberin Devamı ›
En başta politikaları popülist. Denetimleri yok denecek kadar az ve mali disiplinleri de yok. Her fırsatta Devlet’ten beslenmeyi ön koşul olarak belirlemişler. Arazi tahsisleri ve vergiden kaçış, bu noktada en öne çıkan avantaları. Buna karşılık harcadıkları paralar, özellikle de futbol takımı yatırımları ve elde edilen başarılar kıyaslandığında ortada koskocaman bir ‘sıfır’ var. Başarının esas ölçümünü hemen yanı başına konan bedelle değerlendirdiğimizde; bu noktada hem 3 büyüklerin havanda ne denli su dövdükleri ortaya çıkar, hem de ülke dövizinin nasıl har vurup harman savrulduğu.Havuz olimpik değilHavuzda kopan fırtınaya gelince...Böyle olacağı belliydi. 3 büyüklerin kazanılmış olağanüstü ayrıcalıklı haklarından bir çırpıda vazgeçmeleri mümkün olamazdı. Feryat figan dağıldılar. Var olan düzen adil değil, ancak apar topar havuz için hazırlanan son öneri de... 3 büyükleri yok sayın, sonra oluşacak bir ligin reytingini düşünün. Ardından da eşit dağıtılacak pay ‘yüzde 50 mi olmalı gerekir’ diye tekrar inceleyin. Performansa ve puana göre dağıtılacak paraya gelince... Bu, yerden yere vurduğumuz hakemlerimizin sözde belirleyicilikleri gündemde iken, şampiyonluğun ya da 1-2 sıra üst ve altın dizayn edilişine, bu kez milyon dolarların karışacağını da hesap ederek, ligimizin karakollara düşeceğini de uzak ihtimal olarak görmeyin. Bizim havuz olimpik değil, bu doğru. Ancak kulüplerimizin yapısallıkları ve koşulları da çok farklı boyutlarda. Futbol Federasyonu parayı bölüştürmeden önce, kulüplerin profesyonel anlamda yapılanması ve mali disipline sokulması alanında bazı görevlere soyunmalı. Reform asıl buradan başlar. Belediye ve dernek çatısından kurtarılmalıdır kulüpler. Ve TFF, siyasetten-ticaretten uzak, haksız kaynak aktarımından muaf, sadece yalın bir futbol kulübü statüsünde bu temsilcileri muhattap olarak karşısına alırsa, Türk Futbolu’nda da en çağdaş hamleyi yapar.Youla iyi transferGeçen sezon yaptığı transferlerin Beşiktaş’a bir gram bal dahi çalamamış olması kötü etkilemiş ortamı. Youla için acele bir önyargıya sarılmak da bundan olsa gerek.Ben, İstanbul’un yaşam biçimine yabancı bir oyuncunun (yerli-yabancı fark etmez) bu yaşantı tarzını cazip bulduğunda futbolunun olumsuz etkilendiğini sürekli savunurum. Bunun dışında ortaya atılan ‘uyum sorunları’ adı altındaki etkileşimleri ise çok kaale almam. Youla için de aynı şeyleri saklı tutuyorum. Ama iş teknik ve taktik açıdan değerlendirmeye alınırsa, geçen sezondan bu yana Beşiktaş’ın en önemli transferi yaptığını söyleyebilirim.Youla’yı tek yönlü bir hücum oyuncusu olarak, hele ki, sadece kontratak düzeninde başarılı olur yargısı ile sınırlamak doğru değil.Ersun Yanallı Gençlerbirliği’nde geniş bir kesimin ‘savunmasını yok sayarak oynatıyor’ dediği düzende de Youla’yı ofansif bir aktör olarak yeterince izlemiştim. Dar alanda da çok rahat adam eksilten yönleri ile öne çıktığı çok olmuştu.Tek el şaklar mı?Siyah-Beyazlılar’ın, Youla’yı gole en yakın oyuncu olarak seçtiğini de düşünmemek lazım. Onun hem ceza alanına direkt girebilme yeteneklerinden yararlanılacak, hem de kenarlardan taşıdığı ataklarda gol servisi yapma özelliğinden faydalanılacak.Burada tartışılacak konu: Tek el şaklar mı! Youla, şu anki Beşiktaş kadrosunda tek başına fazla iş yapmaz. Hem arkasındaki orta alanda çok iyi bir pasör (Szymkowiak tarzı), hem de ceza alanı içinde son vuruşta başarılı bir golcü oyuncu ile buluşması gerekir. Benim şüphelerim Carew’le uyumlu bir ikili oluşturabilmesi konusunda... Zira aralarında çabukluk ve sürat açısından çok fazla makas açığı var. Mümkün olsa Youla ile eşleşebilecek ideal ceza alanı santrforları Ümit Karan veya Serhat Akın tipi son adamlardır.