Arama

Popüler aramalar

Tutumlu enerji!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Beşiktaş mücadele ettiğinin yarısı kadar yaratıcı olabilse, bu ligin standartlarının çok üzerine çıkar. Aslında birincil problem oyuncu yeteneklerinin sınırlarıyla ilgili değil. Daha çok lüzumsuzluklar önde...

Kendini çok iyi tanıyan ve buna göre davrananlar Ernst, Hilbert ve Aurelio. Ama asla kötü niyet olmasa da, haddini bilmeyenlerin başında Tabata geliyor. Kendisini aşırı yetenekli zannediyor ve sürekli zor olanı deniyor. Bir ikincisi İsmail... Özgüveni yüksek tamam da, kafasından her geçen düşüncesini ayaklarının birebir algılayacağını sanıyor. Holosko’nun en çok sevdiği varyasyon 2-3 kişinin arasına girip, slalom yapmak. Ama bel esnekliği buna müsait değil. Geniş alanlara topsuz koşu yaparak rakibi tek yakalamak asıl amacı olmalı.

..Ve Guti. Büyük sorumluluk sahibi, oyun yönetmenliği ona çok yakışıyor. Öldürücü derin topları var. Ne var ki, o da yetersiz fizik gücünü reddediyor. İlk çalımda hemen hemen oyundan düşüremediği rakip yok. Ancak onun arkasından ikincisi, hatta bazen üçüncüsü ve bu esnadaki driplingleri bizce lüzumsuz.

Schuster’in futbol felsefesi rakip alanda oynamayı hedefleyen bir anlayış. O zaman talebelerinden istemesi gereken de, topla beraber yorulmak değil, topu yormak. Beşiktaş için olumlu-olumsuz bir çok yorum yapılabilir. Ama büyük çoğunluk bu takımın dibine kadar mücadele ettiğinde birleşiyordur. O zaman bu ‘enayice’ enerji savurganlığını sonlandırmaktan başka çare yok. Kolay yerine zoru seçen ‘as’ tercihlerin, topla gereğinden fazla haşır-neşir olmanın Beşiktaş’a maç başı maliyeti aşırı sayıda top kaybı ile olmadık anda fahiş hataların peydahlanması. Schuster bunu düzeltirse, mücadele dozu ile verim arasındaki makas açığı da hayli kapanır.

Bir dakika daha beklenemez

Fiyapı İnönü Stadı, Taksim’den inişi, Sirkeci-Beşiktaş ana alterinin tam ortasında kalması sebebiyle eski İstanbul’un kalbi sayılabilecek bir noktada... Gönül, hiçbir stat etrafı hatta en küçük sokaklarda bile bir maç için kavga dövüşün sahnelenmesine razı değil elbet... Ama Dolmabahçe Sarayı’nın hemen dibinde iç savaş görüntüleri kadar kahredicisi olamaz. Hem de bir hiç uğruna. Turist otobüslerinden, otel balkonlarından tüm dünyaya bu yabaniliğin naklen yayınının da yapılması cabası. Hiç alakası olmayan insanların bile can güvenliğinin anında sıfırlanabileceğini gördük. Küçücük çocuklar kan görüntüleriyle tanıştı. O zaman bu tribün terörünü artık sokak kavgası diye nitelemekten vazgeçmenin zamanı gelmedi mi? Yazık, gencecik canlar bir hiç uğruna yanıyor. Çok daha fazla acı verecek ocak söndürmeler yaşanmadan kolları sıvayın.