Arama

Popüler aramalar

Tamamen duygusal

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Cisse istediği kadar, isteksiz ya da formsuz olsun, kadroda varolduğu sürece oynamalı. Çünkü o bir merkez oyuncu. Oynamadığında, Beşiktaş’taki oyunun bir çıkış noktası yok. Mustafa Denizli’nin ikinci yarıya başlarken bunu fark etmesi çok önemli değil. Cisse’sizliği denemesi bile vahim hata. İkinci yanlış da Ekrem Dağ. Beşiktaş’ı geçmiş 10 maçlık periyotta, hücumda ileri taşıyan oyuncuların başında geliyordu. Denizli, çok alternatifi varmış gibi, Ekrem’i savunmanın sağına itmişti. Sadece Yusuf’un işbitiriciliğine endeksli ve ofansif anlayışta düşündüğü bu düzende de Beşiktaş, neredeyse pozisyona giremeden maç bitirdi. Onun ötesinde takım organizasyonu adına, müthiş bir görev karmaşası vardı. Kupa maçlarında Serdar Özkan’da bir kıpırdanma görmüştük. Yanlış yansımaymış. Holosko da karmaşık düzenden nasibini alanların başında geldi. Sadece Nobre, her zamanki çalışkanlığı ve özverisiyle Beşiktaş’ın mücadele anlamında, yegane ismi oldu.
İkinci yarı değişikliklerinde de Cisse’nin takımı nispeten toparlayışının dışında, olumlu seyreden bir şey olmadı. Tello’nun sola geçişi, Uğur’un orta alana takviyesi hücum anlamında Siyah-Beyazlılar’a herhangi bir artı kazandırmadı. Zapotocny atılınca, tribünlerle beraber Beşiktaş da gerginleşti. Kazandığı tek sayıyı korumaya soyundu.
Mustafa Denizli, yine futbolun realitelerinden uzaklarda bir anlayıştaydı. Beşiktaş, oyunun hiçbir bölümünde organizasyon, takım savunması, hücumda çoğalma anlamında güven vermedi. Kazandı ama, o sayı bile kendine ait değildi.
Selçuk Dereli, kırmızı kart hariç işgüzarlıktaki bütün ihtişamı ile gecenin en başarılı ismiydi belki de.