Schuster'in zor zamanları

Haberin Devamı ›
Şunu tam olarak kabul etmek gerekir ki, Beşiktaş hala tam anlamıyla fit bir takım değil. Ama çoğunluğu iyi niyetli oyunculardan kurulu bir takım. Dikkatimizi gençler çekiyor. Ersan, Necip müthiş bir özveriyle kendilerini kabul ettirmek adına savaşıyorlar. Yürekten oynuyorlar. Tabii bu gençlerin hamileri de var. İbrahim Üzülmez ve Ernst... Onlar da hiç maç seçmeden, canlarını dişine takarak Beşiktaş forması altında terinin son damlasına kadar tüketen oyuncular. Ama bir fark var...
Guti olduğu zamanlar ve Guti’nin olmadığı zamanlar... İşte Beşiktaş, henüz takım olmadığını Guti oyundan yokken kanıtlıyor. Guti çıktıktan sonra takıma tamamen bir panik havası hakim. Beşiktaş ilk yarıyı 2-0 önde kapatmasına rağmen, hücum enstrümanlarına güvenmeyen bir takım havasında.
Örneğin Holosko yapabileceği bir sürü şey varken, ofansif anlamda hiçbirini kayda geçiremiyor. Beşiktaş’ın ofansif tehdidi sıfırlanınca doğal olarak Sivas da cesaretleniyor. Ama Beşiktaş’ın farklı bir psikolojisi var. Durduğu yerde maçın en iyi oyuncularından biri olacak Necip, rakibine yaptığı asistle takımını zora sokuyor. Zaten ortada futbol diye bir şey yok! Herkes doğaçlama ayağına ne gelirse onu oynuyor. Bu arada Beşiktaş 2-0’lık farkın üstünlüğüyle biraz daha rahat davranıyor.
Bunlar Schuster için zor günler. Biz bugün neden Beşiktaş iyi futbol oynamadı diye eleştirirsek yanlış olur. Evet bugünlerde Beşiktaş iyi oynayamayabilir, ama sorumlu oynamak zorundadır... Ama maalesef bu sorumluluğu taşıyacak oyuncuların sayısı az bu takımda...
İbrahim Üzülmez, Ernst, İbrahim Toraman, biraz da Hilbert savaşma ve kazanma adına özveri sahibiler. Ama ya geri kalanlar? İşte onlarda bir pırıltı yok. Nihat’ta, Holosko’da, hatta artık kimin ne beklentisi varsa Yusuf’ta ve özellikle de Tabata’da...
Sonuçta Beşiktaş’ta yüksek özverili oyuncularla, formayı ne amaçla sırtına giydiği belli olmayanlar arasındaki fark bu takımın futbolunu yansıtıyor. Bu da Schuster’in zor zamanlarını gösteriyor.