Savunma farkı

Haberin Devamı ›
Golü istemekle beraber, takviyeli Yunan savunmasını nasıl çözeceğini bilmeden yüklenen taraf bizdik ilk yarıda. Beş uzunlu savunmayı, yüksek toplarla alt etmek her denememizde başarısız sonuçlandığı halde gereksiz ısrar ediyorduk. Çünkü her rakibe karşı olduğu gibi yine ev ödevimizi çalışmamıştık.
Yunanlılar ise bizim yumuşak karnımızın farkına, ilk yarım saatten sonra vardılar. Defans derinliğimizde bıraktığımız boşluklar, komşuyu çok da şekline alışık olmadıkları önemli pozisyonlara soktu. Biz yeterince şanslıydık ya da daha fazlasıyla onlar son vuruşlarda beceriksiz.
Sağ kanadımız havlu atmak üzereyde ki imdada ilk 45 dakikanın son düdüğü yetişti. Defansımız ‘s.o.s.’ veriyordu ancak, Tümer hücuma bireysel anlamda katkı için sahaya sürülmüştü. Daha çok açık vermeye başladık. Volkan ve yanıbaşında görünmeyenler kolluyordu adeta kalemizi. Hamit’in hiç bu kadar boşlamış halini görmemiştim. Keza Tuncay’ın da bu denli amaçsız dolaştığını. Doğrusu bu ya komşuya belki de son yıllarda hiç bir rakip karşısında elde edemediği kadar pozisyon şansı tanımıştık.
Sadece Volkan ve Aurelio ile direnmenin de bir sonu vardı. Sonunda çaresiz kaldık. Yunan ekibi tüm birimleriyle yardımlaşma adına olumlu örnekler veren taraftı. Basinas ve Karagounis tecrübesi de onların, oyunun çoğu bölümünde forveti üçlemelerine zemin hazırlayacak olgunlukta idi.
Golü yedikten sonra karambole yaslanarak ve Hakan Şükür girdikten sonra yine uzun toplarla şişirerek beraberliği kurtarmayı denedik. Ama tecrübeli Yunan savunması buna izin vermedi. Sonuçta başımız önde ayrıldık.
Bu maç bir kere daha gösterdi ki, futbolda takım savunması ve defans yerleşiminin çok önemli bir payı var. Hücumda bireysel beklentilere dayalı sonuç alma devri, oldukça gerilerde kaldı.