MENÜ

Golün hangisi atılmalı!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Çok geçmedi... Norveçli, pek de kendisine ait olmayan türde bir füze ile takımını öne geçirdi. Sonra, bu kez kendi klasiğine yakın ikinci bir sayı daha kaydetti. Ardından da, sanki kaçırdığı pozisyonda hocasının sitemini duymuş gibi, “İşte bunları atarak, telafi ettim” anlamında yanına koştu. Şimdi Carew’in kendini akladığını, Rıza hocanın acele ettiğini ve belki de önyargılı davrandığını düşüneceksiniz. Ben tersini savunuyorum; Rıza hoca haklı bir sitemde bulundu. Teknik direktörler, futbolcusunu önce normal yapması gerekenler boyutunda değerlendirir. Futbol bir bütün de olsa, bu bütünün içinde her futbolcunun en çok karşılaştığı pozisyonlar farklıdır. İşte futbolcunun değeri, en çok karşılaştığı pozisyonlarda lehine elde ettiği sonuçlarla ölçülür. Carew kalmalı mı? Son maçtaki performansına bakarsak, Norveçli santrfor Beşiktaş’ta kalmaya niyeti olduğunu açık açık ifade etti. Bir de Fenerbahçe maçında denk düşer de özel bir durum yaratırsa, şu an için henüz karar aşamasında olan gidecek - kalacak yabancı listesi de yeniden gözden geçirilir. Yanıltıcı olmak istemem, ancak Carew’in kalmasına karar verilirse, bu durumda gelecek sene için düşünülen tüm takım formatının da bir daha gözden geçirilme mecburiyeti doğacak. Carew, cezaalanı santrforu değil. Çabukluğu yok. Uzun boyuna rağmen, kaleye yönelecek yüksek toplara da hiç talip değil. Sadece cezaalanı dışında topu alıp, yüzünü dönerse, dripling ve şutör özellikleriyle etkili olabiliyor. Bu da, kuracağınız takımda sınırlı bir ofans gücü demek... Her milletten futbol! Beşiktaş, özellikle de yabancı transferinde basına yansıyan şekliyle, gerçekten kapsamlı ve ciddi bir işe soyunacaksa, Cordoba hariç dört yabancıyı bir paket halinde değerlendirmeye almalı. Madem çalışmalar içinde pilot ülke Fransa öne çıkıyor, en azından bu ekolden homojen bir dörtlü yeni kurulumda uyumu çabuklaştırır. Şu anki Beşiktaş’a bakıyoruz; Birleşmiş Milletler gibi... Kalede bir Kolombiyalı, geride bir Brezilyalı, orta alanda bir Rumen, bir Mısırlı, oynamasa da yanlarında bir İspanyol. Son olarak ileride de bir Norveçli... Sende buluştukları tek nokta yok. Sen hepsinin yöreselliğine uymak zorundasın. O zaman insanın aklından, “Acaba bu takımı Cofi Annan mı yaptı” diye geçmiyor değil...

YORUM YAZ