Arama

Popüler aramalar

Denizli'nin diğer yüzü

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Mustafa Denizli ve onun peşini bırakmayan şansı 20 yıldır konuşuluyor bu ülkede. Bu süreçte onun teknik adamlık kimliğinde perçinleşen felsefenin de ziyadesiyle hücuma dönüklük olduğunu sanırım kimse reddetmeyecektir.
Peki sürekli şansını tartıştığımız Denizli’nin, Beşiktaş’taki serüveninde inandığı futbol değerlerinin tam tersinde bir yol haritası çizdiğinden niye hiç bahsetmiyoruz acaba...
Yılların, ‘futbol topyekün hücumdur’ diyen adamı, bugün aynı çizgide mi? Tam aksine Beşiktaş, savunma yönüyle Lucescu döneminden bile daha muhafazakar. 3 stoper ve çoğunlukla 5 savunmacıyla defans yapan bir anlayışta. Bireysel becerili 1-2 oyuncunun skoru değiştiren eylemlerinin ötesinde bu takımın hangi organize hücum girişimlerinden bahsedebiliyoruz... Oysa, şampiyonluğa bir adım kala gelinen noktada savunma oyuncularının performansının belirleyici olduğu çok açık. Rüştü, İbrahim Toraman ve İbrahim Üzülmez’in yıldızlaştığı maçları yabana atamayız. Ernst’in haftalarca kaldırdığı orta alan yükünü, Cisse’nin son üç oyunda aldığı savunmaya ait sorumluluğu görmezden gelemeyiz.
Sonuçta Mustafa Denizli’nin kariyerindeki en keskin U dönüşünün şansından önce konuşulması gerek, galiba... Yıllardır savunduğu futbol değerlerinden niye çark ettiğine gelince... Mecburdu. Elindeki takımın bu sezon olmazsa olmazı şampiyonluktu ve Denizli savunduğu futbola gerekli üretim mekanizmasından yoksundu. Yusuf, Delgado, Tello şampiyonluğa giden zorlu yolculuğun direksiyonunu tutacak güçte ve dirençte oyuncular değildi. Üstelik en kritik dönemde Nobre’den mahrum kalmak, Denizli’yi hiç benimsemediği bir modele yöneltti. Son hafta bir aksilik yaşanmaz ve Siyah-Beyazlılar mutlu sona ulaşırlarsa, bu ‘Savunmacı Mustafa Denizli’nin zaferi olacak ki, bizce esas şaşırtmayı o zaman gerçekleştirecek.