Bu sevda bitmez!

Haberin Devamı ›
Amacı, adı her anıldığında Aziz Yıldırım’ın tüylerini diken diken etmek idi ise, Yıldırım Demirören bunu başardı.Belki de Beşiktaş’ın başkanlık koltuğuna oturma hırsı da her fırsatta Fenerbahçe’yi baltalama misyonu taşıyordu. Hatta çok yakında Beşiktaş’ın 101. yılında kaçırdığı şampiyonluğa ait bir belgesel de Yıldırım Demirören imzalı bir prodüksiyonla önümüze çıkarsa artık şaşırmayacağız.Bugün gelinen noktada Rüştü’nün Beşiktaş’a transferinin yararlı mı yoksa gereksiz mi olduğu tartışmalarına dahi olanak yok. Demirören, Ali Güneş, Mustafa Doğan, Tayfun Korkut, Murat Şahin gibi Fenerbahçe’yle özdeşleşip iş açısından da yarı verimliliğini yitirmiş bir çoğunluğa Beşiktaş forması giydirerek işbaşı yapmamış olsaydı, bugün Rüştü’nün transferini geçen sezon Nobre’de olduğu gibi kişisel bazda değerlendirebilirdik. Şimdi ise böyle bir durum sözkonusu değil. Bizzat başkanın tarafından Beşiktaş’ı güçlendirme adı altında hedef alınan nokta Fenerbahçe’yi yıpratmak.Bir kesim tarafından onaylanıyor olsa bile, sağduyulu çoğunluk Beşiktaşlılar’ın geçmişi ve kariyeri Fenerbahçe’yle sabit oyuncuların Siyah-Beyazlı formayla buluşmalarına tepkisi giderek büyüyor. Her ne kadar ‘Artık profesyonel bir dünyada yaşıyoruz’ gibi savunma söylemleri çoğalsa da hissetmek ve heyecanlanmak boyutunda bizim özellikle de tribündeki insanımızın hazım karakterini yok sayamayız. Hele ki Fenerbahçelileştirilmeye çalışan bir Beşiktaş’ı, Beşiktaşlı’ya kabul ettirmek en incitici olanı olsa gerek...Sanırım Yıldırım Demirören, Fenerbahçe kabusundan uyanana dek, Beşiktaş kendine özel bir yol çizemeyecek.Transfer golleriSpor medyasının zaman zaman sevimlice olmak kaydı ile, kızıştırma görevi de olmalı. Ama tartıyı bozmamak lazım.Nobre ile Tümer’in takım değiştirmelerine ezeli rakiplerin birbirine attığı gol olarak değerlendirmek çok yerinde bir yatıştırmaydı, kabul... Ama Rüştü’nün transferine karşın, siz diğer kefeye ‘Colin Kazım’ın rövanşı’nı koyarsanız bu çok komik olur.