MENÜ

Beşiktaş haklı

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Beşiktaş haklı. 3 büyüklerden biri sayılıyor, ama diğer ikisi gibi korunmuyor. İstanbul dükalığında Fenerbahçe ve Galatasaray ile kıyaslandığında mağdur olan taraf. Yıllardır üç büyüklerin hakemler tarafından kayrıldığı söylenip, durulur. Beşiktaş’a aleyhte çalındığı söylenen düdüklerin belki çoğu doğru. Yani Kartal’ın mutlak adalette hakkım yeniyor demesi, yanlış... Ama Beşiktaş haklı. O aleyhte çalması gereken düdükler, Fenerbahçe ve Galatasaray’a ötmüyor. Hatta artık Sivas’a bile, üflenemiyor. Beşiktaş haklı, ama alacağı yok... Çünkü alacağını istediği düzende artık itibarı yok. Hakkı yeniyor deniyor, hakkı yenmiyor. Fenerbahçe ile Galatasaray kadar avantası verilmiyor.
Yıllar önce Fransızların efsane hakemi Michel Vaultro, Türkiye’ye davet edildiği seminerde bizim hakemlere aynen şunu söylemişti. Eğer her maça Galatasaray ile Fenerbahçe’nin şemsiyesi altında çıkarsanız, bir adım ileri gidemezsiniz. Türk hakemliğinin yaklaşık 15 yıldan bu yana Marmara sınırları içinde dolaştığına şaşmıyoruz... Ama bir noktada yanılıyoruz, biz hakemlerimizin idealinde kariyerlerini uluslararası platforma taşımak olduğunu sanıyoruz. Alakası yok. Burada müthiş bir düzen var. Lokal ama bizim hakemlere göre çok saygın. Yıllardır kurgusu baştan çizilen yarışmanın yüksek heyecana taşındığı bölümlerine atanmak, onlar için en kutsal görev. Zira belirlenenin, belirleyicisi olmak buradaki gibi hiç taçlandırılmıyor.

Benim olsun, çamurdan olsun!
Türk futbolcusunun kabiliyetinin, zihniyetinin, disiplininin hangi ölçekte olduğunu galiba bir tek Lucescu çözmüştü. Basit bir mantıktı onunkisi... Geldiğin takımda yapılmış iyi birşey varsa, onu bozma, üzerine ekle.
Mustafa Denizli ile Fatih Terim’in hâlâ bizim sınırlar içinde tartışılmasının nedeni, bu anlayışın tam tersi olsa gerek. “Yapılmış olan ne varsa temizle, yeniden kur, geçmişten hiç iz kalmasın ki, bütün imzalar sana ait olsun.” Kısaca yüksek ego... Beşiktaş’ın nihayet aklı başına gelmişti ki, üç yıldır yan yana oynayan Toraman ile Gökhan Zan’ın yerine Sivok ile Zapotoncy’i transfer etmişti. Kuşkusuz Denizli’nin Beşiktaş’ın teknik direktörlüğünün üzerine atlamasının nedenlerinden biri de, savunma birikimindeki zenginlikti. ‘Gerisi nasıl olsa sağlam, ben ofansa bir balans ayarı yaparım, malı götürürüm’ zannetti. Savunmanın sermayesinden yedi. Üstelik çok büyük bir hata yaparak bonkör tüccar misali Çekler’i çok erken kırdırdı. Sivok’tan sonra artık Zapotocny de iflah etmez.
Son olarak da şunu ekleyelim. Fenerbahçe ile Galatasaray derbilerini 11 kişi tamamlayamayan Beşiktaş’tan şampiyon adayı diye bahsediliyor. Oysa nasıl şampiyon olunamazın en gerçekçi parametrelerinden birisi bu. Durum, bununla da sınırlı değil aslında. Beşiktaş’ın ligde gördüğü ilk kırmızı kart Fenerbahçe maçında. Yani 13. haftaya kadar kırmızıyla tanışmamış bir takım, geri kalan 4 haftada 3 kere kızarıyor ve en eski oyuncusu 3 maç ceza alıyor. O zaman dışarıya yansımamış, içeride büyük bir sıkıntı var demektir. Takımını yalnız bırakanların ikisi kaptan, üçü yabancı... O zaman bu gerginliğin kaynağı, hem idari, hem mali...

YORUM YAZ