Fenerbahçe Beko, Panathinaikos karşısına müthiş bir ritmle çıkmıştı. Monaco deplasmanı dahil arka arkaya 6 galibiyet alan Kanarya, son iki maçını kaybeden Panathinakios karşısında seriyi sürdürmek istiyordu.
Mauro Icardi bu sezon gol attı mı? Attı. Skora katkı verdi mi? Verdi. Ama Galatasaray’ın Icardi ile ilgili tartışması tam olarak burada başlıyor. Çünkü mesele tabelada yazan sayı değil. Asıl soru şu: Bu Galatasaray, hâlâ Icardi’nin Galatasaray’ı mı? Bu soruyu sormak linç değil. Saygısızlık hiç değil. Aksine, futbolun gerçeğiyle yüzleşme çabası.
Malûmunuz ortalık tozduman... Bir yanda büyük bahis operasyonunda yaşanan gelişmeler, diğer tarafta kulüp yöneticilerinin pervasızca konuşmaları...
Toplumlarda bazen ilişkilerin yönü ve özü şaşar.
Hiç kimse, Fenerbahçe'nin Kadıköy'de Konyaspor'a puan kaybedeceğini düşünmezdi maçtan önce. Kadrolara, oyun gücüne ve futbolun bize sunduğu verilere baktığımızda bu bir realite... Ancak Konyasporlu oyuncuların da böyle düşünüyor olmaları kabul edilemez herhalde!
Fenerbahçe, Konyaspor’a karşı öyle iyi bir ilk yarı oynadı ki bu sezonun zirve performansıydı. Savunmanın önünde Alvarez sırtı dönük aldığı topları Fred ile uyumlu şekilde öne taşıdı. Sağda konumlanan Asensio içeri kat ederek hücumu dizayn eden isim oldu. Asensio muhteşem bir futbolcu, teknik, yüksek bir futbol zekasına sahip. Her pozisyonda en doğru opsiyonu buluyor, şut ile pas arasındaki tercihleri kusursuza yakın yapıyor. Dün ilk yarıda Fenerbahçe’yi bu kadar üst seviyeye çıkaranların başında geliyordu İspanyol yıldız.
Öyle bir maç ki, ‘Daha ilk devrede bitti’ diyeceğim ancak bu bile durumu açıklamaya yetmeyecek. Maç çok önce, belki de daha VAR’dan gelen penaltı golü tabelaya yazılmadan önce, ‘etki’ olarak Fenerbahçe lehine bitmişti bile. Bundan sonra olacaklar en başından belli sonucu teyit etmenin ötesine geçmeyecekti. İlk devre boyunca rakip alana geçemeyen Konya’nın ceza sahası dışından bir şutu ve ‘rakip ceza sahası içinde topla buluşma’ istatistiği sadece ‘iki’si vardı. Ki bu ‘iki’ de hiçbir etkisi olamayan buluşmalardı.
Ozan Ergün için oldukça rahat geçen bir karşılaşmaydı. Ev sahibi takımın skoru erken bulması maçın tansiyonunu düşürürken, hakemin işini de kolaylaştırdı. Ancak rahat bir maçta dahi dikkatli olmak gerekir. Maalesef Ergün, maçın en kritik anında doğru kararı sahada veremedi.
Maçın henüz başında Orkun Kökçü’nün yaptığı sert faule çıkan sarı kart doğruydu. Kırılma anı ise 36. dakikadaydı… El Bilal’in teması hassas bölgeye olsa da müdahalenin şiddeti ve niyet tartışmalıydı. VAR’ın bu pozisyonda devre girmesi gereksizdi!
İki takımın eksikleri varsa, daha belirleyici olan sanırım Paul Onachu'nun yokluğuydu. Trabzonspor lig ikincisi olsa bile, çoğu maçını bıçak sırtında oynuyordu. Onun yokluğunda işler iyice belirsizleşebilirdi. İki takımın da bu maçta işlerinin zor olacağı tahmin edilebilirdi ama tahmin edilemez olan Beşiktaş'ın yaptıkları oldu. İlk beş dakikadaki iki sarı kart, Orkun Kökçü ile Emirhan Topçu! Baskı artabilirdi, ancak öyle olmadı.