Futbolda en tehlikeli durum, gereğinden fazla abartılmaktır. Kuşkusuz bu, spordaki en büyük illüzyondur ve iki yönlü işleyen bir süreçtir.
Karagümrük Ali Sami Yen’de beklentilerin çok ötesinde bir baskıyla maça başladı.
Okan Buruk aynı 11’i sahaya sürerken bu defa karşısında dişli bir rakip buldu.
Göztepe ilk haftanın flaş takımı. Arkasında müthiş bir taraftar desteği olacak. Hücuma çok hızlı çıkabiliyorlar. Fenerbahçe’de ise moraller yerinde. Sarı-Lacivertliler’in önemli silahları var. Lige çok zorlu bir sınavla giriş yapacaklar. Fenerbahçe kazanabilirse ‘süper’ başlangıç yapmış olur.
Kadıköy‘den Bostancı’ya doğru; Ziver bey yolundan gitmişliğiniz varsa efsane burma tatlıcısını mutlaka bilirsiniz.
Kağıt üzerinde kolay gözüken maç ilk sekiz dakikasıyla aslında Galatasaray için çok da kolay olmayacağını gösterdi. Fatih Karagümrük, mütevazı kadrosuna rağmen ön alanda kalabalık bir şekilde Galatasaray'a yoğun baskı uygulayarak sarı - kırmızılıların geriden rahat oyun kurmasına müsaade etmedi. 10 dakikada Barış Alper'in kendi çabasıyla attığı gol ve ardından 24. dakikada Doh'un atılmasıyla işler daha kolay olacak diye beklenirken Galatasaray performans olarak tatmin etmediği bir 90 dakika oynadı. Rolland Sallai ve Günay Güvenç takımın en iyi isimleriydi.
Maç öncesinde çeşitli kanallarda yapılan analizleri, tahminleri izleyenler futbolda ciddi bir ‘Düşünce fukaralığı’ olduğunu ilk devre sonunda fark etmiştir sanıyorum.
Feyenoord maçında Fenerbahçe'de her şey vardı. Defans, bloklar arası bağlantı, orta alan, kanat ve forvetin uyumu. Bu var olanlar güzel. Ama bir panik de vardı.
Mourinho’nun Benfica’ya karşı özel motivasyonunun önemli bir nedeni var.
Kadıköy bir “cehennem” ise, ateşe odun taşıyanlar, tribünlerdeki her bir fert oldu.