Bıçak değil kılıç
“Taraftarımız sağduyulu davrandı. Seyircinin olgunluğu takdire şayandır. Evet; su şişeleri ve tepkiler var. Bunu fazla abartmamak gerek...” Trabzonspor-Fenerbahçe maçının bitiminde söylenmiş bu sözler; Hürriyet’te okudum. Trabzonspor Yönetimi’nin Sadri Şener ve Nevzat Şakar ile birlikte en tanınan yöneticisi söylemiş. Genel Sekreter Hasan Yener...
???
34. dakikada atletlerle yapılan protesto, anlaşılır bir tepkidir. Hatta esprili bile sayılabilir. Sahaya atılan çakmak, su şişelerine Türkiye’nin her stadında gördüğümüz için alışkınız. Geçtiğimiz haftalarda bir adet iskarpin atılmıştı sahaya, bu kez bir çift spor ayakkabı... Bu da sorun değil. Maytaplar da sıkıntı yaratmaz, çünkü atılmayan stat, ya da yakmayan-atmayan taraftar yok gibi...
???
Ama ya o bıçak!
???
Türk Telekom Arena’da bir viski ya da rakı şişesi teğet geçmişti Volkan Demirel’i... Avni Aker Stadı’nda ise bir bıçak...
???
Neden hep Volkan’a atılıyor derseniz... Evet, Volkan iyi bir Fenerbahçeli... Tribünden gelme... Üstelik düşündüğünü söyleyen, orası burası oynamadan düşüncelerini ifade edebilen, hatta çoğu zaman yaptığı açıklamalarla rakip takım yöneticilerini, futbolcularını ve taraftarlarını çileden çıkartabilen bir oyuncu...
Tüm bunlar, Volkan Demirel’e şişe ya da bıçak atılması için yeterli bir sebep olabilir mi yine de?
???
Aslında bıçak da çok önemli değil! Çünkü Hasan Yener’in açıklamaları, bırakın bıçağı, kılıçtan daha keskindir. Söz adam öldürmez belki, doğrudur. Ama kitleleri o yola sürükler. Sivas’ta Maraş’ta Menemen’de... Hep
sözle (provakasyon) başlamıştır gerilim ve maalesef katliamla bitmiştir.
???
Bir bilim adamıdır Hasan Yener, Nörolog’dur. İnsan psikolojisini, insanın sinir sistemini, hepimizden çok daha iyi bilir. İşte bu nedenle, bu açıklamaları yaptığına inanmak istemeyiz. Ya da yaptığı açıklamaların cımbızla çekilip aktarıldığını düşünmek isteriz.
???
Gecikmiş satırlar bunlar da... Galatasaray ile Orduspor oynadı ve beklendiği gibi, Galatasaray güle oynaya kazandı. Maç öncesinde Orduspor ile Culio arasındaki ‘sözleşme feshi’ ana gündem maddesiydi. Nedim Türkmen, Ali Dürüst, Fatih Terim arasındaki sözlü tartışma halâ akıllarda... Bana göre bu olayla sadece iki kusurlu var: Nedim Türkmen ve Culio... Orduspor’u olaydan tamamen soyutluyorum. Türkmen, kulübün başkanı olarak, ya Culio’yu 10 gün daha idare edebilirdi, ya da bastırıp parayı alarak ‘kim patron kim işçi’ cümle aleme gösterebilirdi. Yapmadı, polemik çıkmasını istedi. Culio, iş ahlâkı sahibi bir futbolcu olsaydı, ekmek parası kazandığı Orduspor’a sezonun son maçına kadar hizmet eder ve ligin bitiminde “Her şey için teşekkürler, ama ben Galatasaray’a dönmek istiyorum. İpler sizin elinizde, elbette alırsanız bonservisimi mecburen oynarım. Fakat zorla güzellik olmaz” diyerek Ordu’dan güzel güzel ayrılabilirdi. Yapmadı, ne kadar ahlâklı olduğunu gösterdi. Herkesin aklında şu soru var: “Oynasa ne olurdu?” Cevabı basit; Galatasaray yine güle oynaya kazanırdı. Çünkü sonuçta iki takım arasında kalibre farkı var. Fakat mevzudaki sıkıntı, 90 dakikayla sınırlı olmamalı.. Ve işte sırf bu nedenle Nedim Türkmen ve Emmanuel Culio kesinlikle PFDK’ya sevkedilip ağır yaptırımlarla karşı karşıya bırakılmalı.
???
Haberin Devamı ›
Futbol yazısı bitti, şimdi farklı bir konuyla final yapalım. Yıllar önce bir psikolog ile futbol üzerine bir röportaj yapmıştım. Kulakları çınlasın, Profesör Doktor Ahmet Ertan Tezcan’la... Bana çok ilginç bir hikaye anlatmıştı: Bir çocuk düşünün; bıçaklara çok ilgili... Ya da o bıçağı eline alıp kesmeye... Bu çocuğa çok iyi eğitim verirseniz, cerrah olur... İçindeki bıçak sevgisini, kesme dürtüsünü; insanlığın yararına kullanır... Bu çocuk orta halli bir eğitim görürse; kasap olur... İnsanlığa zarar vermez, hizmet eder, ayrıca sürekli et keserek, içindeki dürtüyü de kontrol eder. Bu çocuk sıfır eğitim alırsa ve yanlış yönlendirilirse, katil olur. Cerrah ile katil arasındaki ince çizgi,
eğitimdir.