Acelecilik ve video hakem

Haberin Devamı ›
Ülkemiz Türkiye’de, öylesine tesadüfler insanları bir yere getiriyor ki; ardından doğru yönetmek ya da taşı gediğine koymak için uğraşıp duruyoruz. Oturtulmuş bir sistem, dönen bir çark da olmadığından, kim 1-2 sene ‘denenmesi gereken!’ yeni bir öneride bulunsa, buna ‘ilk atlayan!’ biz oluyoruz. Ben size bilime sırtınızı dönün, yeniliklere kendinizi kapatın demiyorum... Aceleci olmayın, hemen atlamayın, kendinizi güldürmeyin diyorum. Evet konumuz ‘video asistant referee’ (VAR) yani video hakemliği.
İnfantino 2018 demişken...
Esasen Türkiye, dünyanın ilk 10 ekonomisi iddiası ile futbolda dünyaya bir ‘sistem önermesi’ gerekirken, ithal, halen FIFA ve IFAB’da test aşamasında olan, video hakemliği hemen önümüzdeki sezon uygulama telaşında. Kim diyor? Kulüpler Birliği’ndeki tüm başkanlar ısrarla istiyormuş! Yahu bunun ilk denemesi 2 Eylül 2016’da İtalya-Fransa hazırlık maçında. Diğeri 23 Eylül’de Hollanda kupasındaki Ajax maçında olmadı mı? İnfantino ilk uygulamaya 2018 Dünya Kupası’nda geçilebileceğini ifade etmedi mi? Bizim acele ve telaşımız niye?
Sebebi cehalet ve güvensizlik
Bence cehalet ve güvensizlik. Kendine güvenmeyen ‘hazırlopçu!’ zihniyetin en karakteristik işareti işte bu. Aynı özellikle 5.-6. hakem uygulamasını da ilk kabul edip, ilk terk eden biz değil miyiz? Şimdi bakın Türk futbolunda itiraz ve tartışma yaratan pozisyonlar binlerce seyirci ve izleyicinin gözleri önünde tezahür etmiyor mu? Bundan daha büyük bir mesuliyet ve manevi baskı olabilir mi? Bunca izleyen göze rağmen, tartışmalar olabildiğince devam ettiği halde, bir köşede bir videoyu izleyen hakemle, tartışmaların bir anda sonra ereceğini kimse hayal etmesin.
Cevapsız sorular
Ayrıca bu uygulama futbolun ‘ruhuna ters!’ gibi felsefi endişeden çok;
1-) Oyuna ikide bir ara vermek gibi, daha ciddi bir hadiseye neden olur mu ve bu uygulama oyunu soğutur mu?
2-) Videoyu izleyecek kadar deneyimli, işin ehli, tartışılmayacak hakemi nerden bulup ne zaman yetiştireceksiniz?
3-) Hepsinden önemlisi, binlerce kişinin gözleri önünde ‘taraflı karar verebilen!’ vicdan... Bir ‘video odasında’ kart kırmızı mı sarı mı? Gol mü değil mi? Penaltı mı değil mi? diye tarafsız karar verir mi!
Bunları tartışın...
Bunları tartışmadan, halen bu aceleci kararda ısrarcı olan karar vericiler, ‘bu handikaplar ortaya çıkıp, sistem başarısız olduğunda!’ başarısızlığın sorumluluğu ile istifayı vicdanlarında duymalılar ki; bu kararlar “mesuliyetsizlikle oldu bittiye gelmesin!”