MENÜ

Her şeyi devletten beklememek lazım

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Bazı şeyler için “Bir kere dillendirildi mi arkası gelir” anlayışı hakimdir. Çoğu zaman da bu böyledir gerçekten. Türkiye’de siyasetin yakın ilişki içinde olmadığı neredeyse hiçbir alan kalmamışken -ki buna futbol da dahildir- bu ilişkinin derinleştirilmesinin arzulanmasının sebebi başka ne olabilir?

TFF ve kurullarının içler acısı haline nasıl çözüm bulunacağı üzerine gerçekten kafa yoranlar kadar, laf olsun diye konuşup yazanların da sayısı azımsanmayacak kadar çok memleket futbolunda. Yıllardır aşağıladıkları ve Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu kazansa dahi beğenmeyecekleri Şenol Güneş’i Milli Takım’ın başına getirmeye çalışan futbol ulemasının yanı sıra soruna kendince kökten çözüm bulduğunu sananlar da yok değil.

TFF’nin delege yapısıyla ilgili eleştirilerinin hepsine katıldığım Rüştü Reçber, ‘Sporda Devlet Politikası’nı çok yanlış anlamış ve TFF Başkanı’nın atamayla geleceği -sanki şimdiye kadar gelenler bir nevi atanmamış- başkanlık şeklini, yani TFF’nin doğrudan devlete bağlanmasını önermiş.

Çelişkiler yumağı

Devrim olarak anlatılan bu düşüncenin önünde zaten oldukça önemli bir engel var: FIFA ve UEFA. Devletin futbolu düzenlemeye başlaması, UEFA’dan çıkmak anlamına gelir. Ki kendisine göre bu engel, hiç önemli değil. “TFF Başkanı’nı Cumhurbaşkanı veya Gençlik ve Spor Bakanı atayacak. Böylece kimsenin etkisinde kalmadan kurulları oluşturacak. Başarılı olursa kalacak, başarısız olursa gidecek” diyen Reçber’in temel aldığı düşünsel zemin başlı başına çelişkiler yumağı ne yazık ki.

Bir siyasi parti genel başkanı olan Cumhurbaşkanı, birini atayacak ya da onun atadığı Gençlik ve Spor Bakanı birini atayacak ve bu atanmış kişi, hiç kimsenin etkisi altında kalmayacak. Böyle bir şey mümkün mü? Bunun bu şekilde olamayacağını söylemek için müneccim olmak gerekmiyor maalesef.

Çünkü siyasetin kendi kurallarıyla, futbolun kuralları arasında kurulacak bir angajman, siyasetin kurallarının üstün gelmesiyle sonuçlanır. Devletin spor politikasının olması son derece önemlidir lakin bunu spor kültürünü oluşturmakla sınırlandırması ve fiilen sporun idaresine kalkışmaması kaydıyla kabul etmek mümkündür. Devlet, Türkiye’nin spor birikimini yok sayarak böylesi bir yeniden inşa etme sürecine girerse, bundan ilk zarar görecek olan da kendisidir.

Devletin görevi başka

TFF’nin şu anki yapısının sıkıntılarından devlet eliyle kurtulunacağı varsayımı; hedeflenen futbol aklının tamamen futbol dışı unsurlarla oluşturulması anlamına gelir ve sorunu daha da derinleştirir. “Sporu seven ve destekleyen devlet büyüklerimiz” olması bir artı olamayacağı gibi yarın için de güvence vermez.

Siz kendi evinizin bütçesini, sırf bu bütçe kötü yönetiliyor diye aile büyüklerinizin kontrolüne vermeyi kabul ediyorsanız bu sizin bileceğiniz bir iştir lakin Türkiye’nin kendi sporunu yönetecek bir spor birikimi vardır. İlk başta gaz satıcısı, armatör, inşaatçı, işletmeci, tekstilci gibi tamamen futbol dışı kişilerin yönetimindeki TFF’nin şu anki delege yapısıyla ilgili kesin ve nihai çözüm üretilmelidir. Yöneticilerin ‘her şeyi ben bilirim’ anlayışından kurtulması ve futboldan nemalanamayacakları bir sistemin oluşturulması halinde ona yönelik bir örgütlenme modeli de kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Devletten beklentilerimiz de var tabi, olmaz mı?

Spor kültürünün oluşturulması tamamen bir devlet politikası olarak ele alınması gereken bir konudur. Devlet, bilimin söylediği şekliyle mümkün olan en küçük yaşlarda okullarda spor dersleri koymalı, mevcutları da artırmalıdır. Kentleşmenin ve ticaretin yoğunlaştığı bir dönemde mahalle kültürünün gerilemeye başlaması, sporu daha profesyonel olarak ele almayı gerektirmektedir. Spor akademileri geliştirilmeli, üniversitelerde spor yöneticiliği bölümleri açılmalı ve lisansüstü düzeyde ele alınmalıdır. Spor akademilerinden mezun olanların, sporla ilgili yeterli iş alanlarının olmaması nedeniyle kendi mesleklerini yapamadıkları bir memlekette, devletin spora yapacağı en büyük katkı bu sorunları çözmek olur, TFF yönetimini belirlemek değil!

YORUM YAZ