Arama

Popüler aramalar

Jose Mourinho ve Aykut Kocaman

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Real Madrid’in Portekiz’li teknik direktörü Jose Mourinho‘nun iki hafta önce gazetelerde çıkan demecinden sizlere bir alıntı sunuyorum: “Bir koçun yükümlülüğü, 11 oyuncu seçmek, taktik yapmak ya da oyuncu değiştirmenin çok da ötesinde..”
YANİ: Teknik direktör sadece takım yapmaz. Futbolcunun her şeyi ile ilgilenir. Takımdaki bireyleri kaynaştırır. Bir aile ortamının yaratılmasında başrolü oynar. Onların dertlerine deva olur. Kısacası o geniş topluluğun babasıdır teknik direktör.
İşte Aykut Kocaman şu anda bu rolü üstlenmiş. İki haftadır da başarı ile götürüyor. Ve herkes Fenerbahçe’deki bu değişimin farkında. Örneğin, uzun bir sakatlık devresi geçirdikten sonra forma şansı verdiği Sezer, Orduspor’a golü attıktan sonra, tüm takımın O’na yaptığı sevgi gösterisi. Sow’un, Sezer’i yakalayarak içten bir şekilde alnından öpmesi. Bütün arkadaşlarının Sezer soyunma odasına girdiği anda ayağa kalkarak O’nu alkışlamaları. Bekir ve Salih’in moral veren Tweet’leri. Hele hele büyük kaptan Alex’in, maç bittikten hemen sonra “Ben Sezer’i çok seviyorum. Çok iyi oyuncu ve çok iyi insan. Tebrikler Fenerbahçe, tebrikler Sezerhinho“ diye attığı mesaj ve Sezer’in, eski kaptanına “Çok teşekkür ederim büyük kaptan. O gol vuruşunu senden öğrendim. Felipe’yi çok öpüyorum (Felipe Alex’in oğlu) diye karşılık vermesi..
Bunlar Fenerbahçe’de birlik ve beraberliğin en büyük kanıtı. İçimden ‘keşke Alex de bu birbirleri ile kaynaşmış ekiple beraber olsaydı’ dedim. Bu, artık imkansız olduğu için O’na sadece bütün kalbimle anavatanında yeni takımında başarılar diliyorum..

Taraftara da büyük iş düşüyor

Sarı-lacivertli renklere gönül verenler takımdaki bu kaynaşmanın tribünlerde de gerçekleşmesini istiyor. Çoğunluğun arzusu şu: En ufak bir başarısızlıkta “Alex” diye tezahürat yapılmasın. Aykut hoca, beraberliğe bile tahammül edemeyenler tarafından istifaya davet edilmesin. Ve hayatını bu kulübe adayan Başkan Aziz Yıldırım’a göndermede bulunulmasın..
Haklı değiller mi?
Bana göre yüzde yüz haklılar. Fener yenecek de yenilecek de. Bu unutulmamalı. Gökhan Gönül ne demiş: ”Futbol bir sinema, bir tiyatro, binlerce insanı bir araya getiren eğlence. Lütfen bunu unutmayalım ve zevk alalım..”

Bakan Kılıç’a kulak verin


Türk futbolunda yıllardır kanayan bir yaraya Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç parmak bastı ve dedi ki: “Deplasman yasağı ayıbından biran önce kurtulmamız lazım.”
Hay ağzına sağlık sayın Bakan. Dünyada bütün takımların taraftarları yan yana maç takip ediyor, birlikte şarkılar söylüyor, güzel hareketleri alkışlıyor. Yıllar önce bizde de öyleydi. Ama, şimdi, dört büyüklerin aralarında oynadıkları maçları rakip sahada izlemek imkansız. Yani Arena’daki Galatasaray-Fenerbahçe rekabetini sadece Sarı Kırmızılılar, Şükrü Saraçoğlu’dakini de Fenerliler izliyor. Bu, Trabzonspor ve Beşiktaş maçlarında da aynı. Yani resmen deplasman yasağı. Fakat, sadece dört büyüklerin arasında geçerli.
Sayın Bakan; Futbolumuzda ikinci bir skandal da bana göre “seyircisiz maç cezası”. Olayları çıkaranlar parmakla sayılacak kadar az. Cezayı çekenler ise, hiçbir günahı olmayan on binler. Ve onların yüzünden haftalarca maç seyredemiyorlar. Artık, tribünlerin hemen hemen hepsinde güvenlik kameraları var. Suçlular belirlensin, gerekirse hayat boyu maçlara alınmasın.
Sayın Bakan: Spora siyasetin karışmasını istemeyenlerden biriyim. Ancak, siz de gördünüz ki, bu yaraya bir neşter vurulması şart. O halde yapılacak tek şey var. O da sizin başkanlığınızda başta Futbol Federasyonu, tüm kulüplerin de katılacağı bir toplantı. Bu toplantıda caydırıcı kararlar alınırsa ben, olayların kısa zamanda biteceği kanısındayım..