Uyuyan dev
Herr Daum, Fenerbahçe’ye ikinci gelişinde karşılaştığı manzarayı ‘uyuyan bir dev gördüm’ sözleriyle tanımlıyor. Bu cümle, fotoğrafın ta kendisidir.
Buraya kadar her şey tamam. Mesele “Fenerbahçe uyumuş mudur, uyutulmuş mudur, uyuşturulmuş mudur, kendi kendini narkoza mı sokmuştur” sorusunun yanıtını cevaplamaktır. Aslında hepsinden biraz! Nereden bakarsanız bakın, olan bitenler Fenerbahçe’nin yüzde yüz kendi kabahatidir. Yüzde yüz kendi zayıf karnıdır. Kendi kendine ninniler mırıldanarak, masallar okuyarak buraya gelmiştir.
Haberin Devamı ›
Uyuyorsan uyuturlar, karışıyorsan karıştırırlar. Provoke oluyorsan, provoke ederler. Oyuna geliyorsan oynatırlar. Nöbette olması gerekenler bile uykudaysa, bilinçler uyuşmuşsa, vurup devirmesi gereken büyük enerji iç kavgalarla tüketiliyorsa, bin yıllık ninnilere hâlâ uyanamamışsan, uyutmayı bırak, narkoza sokar, organlarını bile çalarlar. Sahada varlığı yokluğu belli olmayan, hâlâ bir istikrar oturtamamış adamlar, tuhaf bir cür’et gösterisiyle spor sayfalarından magazin sayfalarına transfer yapmışsa, neyi konuşalım.
Daum ve Koch, kondisyon ve disiplin canavarı, koşan, takım olmaya inanmış bir ekip bırakmıştı arkalarında... Bütün bu mirasları sıfırlandı. Hatta vahimdir, ama geri bile gitti. Şimdi Kocaman desteğini de yanlarına alarak, bildiklerini unutmuş, bozgun yaşamış, her biri ayrı telden çalmaya alışmış, hem özgüven hem de birbirlerine karşı güven erozyonuna uğramış futbolcuları kendilerine getirecekler. Bana sorarsanız, o derin uykunun mahmurluğu hala devam ediyor. Tribünler bile narkozdan çıktı da, futbolcular bir türlü uyanamadı. Bir kaç yerli ve yabancı dışında, çoğu hâlâ Kadıköy Turisti havasında... Yeni gelenler bu durumdan zaten muaf.
Haberin Devamı ›
Daum ne yapıyorsa yapacak. Ancak elini de biraz çabuk tutacak. Öperek ya da müşfik tonlardan melodili seslenmelerle uyandırma girişimleri belli ki sonuç vermiyor. Ya adrenalini tavan yaptıracak bir alarm basacak, ya buz gibi sular boca edecek ya da şok verecek. Başka türlü olmuyor. Beyler rahata alışmışlar belli ki... Cephe değil karargâh adamı olmuşlar. Baskın yapmıyorlar, baskın bekliyorlar. Saldırıya geçmek yerine savunmada kalıyorlar. Çatışan arkadaşlarının yardımına bile koşmuyorlar. En fazla mış gibi yapıyorlar. Kaçak güreşiyorlar.
Şimdilik her şey yolunda... Bu nazlanma, bu geveleme, bu yavaşlık, bu oyalanma ve uyuşukluk devam ederse, atı alan Üsküdar bir yana, Kadıköy’ü bile geçer. Görüntü o çünkü!