Ne değişti?

Haberin Devamı ›
Antu ortamında düstursuz bir sallama başlığı açılmış hakkımızda... Başlık da çarpıcı; “Ne değişti Hasan Ali Atasoy, ne değişti?”
İsteyen istediği kadar sallama özgürlüğüne sahip. İftira, hakaret ve küfür olmamak kaydıyla elbette. Buna zerre kadar takılmam. Çünkü ne birilerinin hoşuna gitsin diye yazdım bugüne kadar, ne de birileri kırılıp, alınır diye kalemimi körelttim.
Mesela biri şöyle buyurmuş: “FBTV’deki görevine son verildikten sonra...” Benim orada ne profesyonel bir görevim vardı, ne de buna son veren oldu. Ne o program benim işimdi, ne de kulüp ya da tv işverenimdi. Ne telkinde bulunan oldu, ne ağzımı tutan, ne gündem tutuşturan, ne de gaz veren. Dolaylı ya da dolaysız, maddi veya manevi bir çıkarım da yoktu.
Hatta tehdit edildik, tecrit edildik, bu kulübün taraftarınca bile yaftalandık, hakkımızda ceza ve tazminat davaları açıldı, savcılıklara, mahkemelere koşturularak yıldırma girişimleri oldu. Buna rağmen ne bildiğimi sustum, ne bilmediğimi konuştum. Ne icazet aldım, ne biat ettim. Çünkü özgür olmayan, ahlaklı da olamaz.
Özetle, bende değişen, esneyen, ters yüz olan, çelişen, oynayan, zıplayan, hoplayan hiçbir şey yok. Koordinatlar hâlâ yerli yerinde çok şükür. Kulübün, dahası devrimi başlatanların devrimden saptığını, ekseninin kaydığını, hedeflerinin küçüldüğünü ve yaşananlardan zerre kadar ders almadığını söylüyorum sadece.
Başkan Aziz Yıldırım, Akşam’daki son röportajında şöyle diyor: “Takım yüzde 40 kapasiteyle oynuyor, performansını yüzde 60’a yükselttiğinde her şey yoluna girer.” İkimizin söylemi arasındaki tek fark, benim bunları üst üste alınan galibiyetler sonrasında da ısrarla dile getirmemdir.
Bakın, kaleci Volkan, Bursaspor maçından sonra “Böyle oynayarak büyük hedeflere ulaşamayız, ilerleyemeyiz. Bu şekilde geçilen tura sevinmememiz gerek. Herkes elini taşın altına sokmalı” diyor. Zaten ben de son iki yıldır sadece bir şeylerin yolunda gitmediğini, eksik ya da yarım yapıldığını, görmezden gelindiğini dile getiriyorum; farklı ve kolay kazanılan maçlardan sonra bile.
Mezbeleliğin yerine 250 milyon dolarlık stad yapıldı; zemini tarihinde hiç olmadığı kadar berbat bir çeltik tarlası. Kadıköy’de oynamak dezavantaj haline gelmiş. 10 milyon Euro’nun üzerindeki futbolcular 650 bin dolara kiralanan Nobre kadar faydalı olamıyor. Prada takım elbisenin altında, çamurlu lastik ayakkabı gibi sırıtan durum komedisi.
Anladınız mı şimdi değişenin ne olduğunu?