Ev ödevi
Haberin Devamı ›
Sanki iki takım da beraberliğe tembihlenmiş, iki teknik direktör de “karizmayı çizdirmeden ligin ilk yarısını tamamlayalım” yemini etmiş gibiydi. Öncelikle de Şenol Hoca... Çünkü Trabzonspor için senede sadece 2 maç vardır; en iyi de o biliyor.
Fenerbahçe, ayağa garanti pas meselesine o kadar şartlanmış ki; sırf bu yüzden donuk oynuyor, ya pozisyona giremiyor, ya pozisyon harcıyor. O akın yapana kadar, rakip çoktan her yeri kapatmış oluyor. Bir türlü arasını bulamadı gitti. Fenerbahçe, daha maçın başında 8 dakikada iki tehlike yarattı. İlkinde Güiza ‘beklenmeyen’ bir vuruşla çataldan döndü, ikincisinde karşı karşıyayken ‘bekleneni’ yapıp kaleciye teslim etti. Onur’un hakkını teslim etmek lazım elbette, özellikle de ilkinde... Bomboş kalenin önünde yine ‘bekleneni’ yapıp üstten dışarı vurdu Güiza... İroni sürüyor; Güiza atamadıkları, attıramadıkları ve attığıyla bu maçın da kader adamı oldu. O golde Alex’in kafasını da sol ayağı gibi kullanabildiğini bir kez daha gördük. Semih de yerine girdiği Güiza’nın ‘yok’luğunu ve yoksulluğunu hissettirmedi pek.
Türkiye’nin tek gerçek deplasmanından galibiyet çıkarmak elbette çok önemli... Bu kadar mücadele, yardımlaşma, hırs, disiplin ve takım ruhundan ve Fenerbahçe kimliğinden uzak bir toplulukla ilk yarıyı lider tamamlamak ondan çok daha önemli...
Bir kaçı hariç, Fenerbahçeli futbolcular zerre kadar futbolun gerçeklerine saygı duysaydı, aradaki fark en az 10 puan olurdu. İnşallah lig arasında derslerine iyi çalışırlar.