MENÜ

Dokuz gribi!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Derbi maç sonrası, sanki şampiyon olmuş gibi abartılı sevinç ve kutlamalar, maçı bir türlü dünde bırakamamak Fenerbahçe’nin en büyük handikapıydı. Dedik ya, havaya girmek başka, havalara girmek başka!

Zaten o maçtaki de ‘öpen’ değil ‘ısıran’ bir takımdı. Bu kez adam paylaşma, yardımlaşma, ikili hatta üçlü sıkıştırmayı İstanbul’da unutmuş gibiydiler. Buna Alex ve Bilica’nın yokluğu da eklenince edilgen yapısına dönüş yaptı Sarı-Lacivertliler.

Fenerbahçe iyi pas yapabilen hatta pas gevezeliğine dönüştüren bir takım. Rakibin pas yapmasını da engellediklerinde, zaten oyunu koparıyor. Tabii oyundan kopmazsa...

Oyun sıkıntılı giderken bir şaşkınlıklar silsilesiyle geldi gol. Önce Güiza bir şaşkınlık yaptı, sonra Suleymanou daha beterini... Gol olduğunda Baroni’nin şaşkınlığı ikisinden de daha fazlaydı. Fenerbahçeliler de Kayserisporlular’dan daha fazla şaşkındı. Tartışmalı bir pozisyon varsa aleyhte olan geçerli olmalıydı. (Bkz. Kazım-Cangele denklemi)

Galatasaray maçlarında şeker adama dönüşen Tolunay Kafkas’ın, istisnasız her Fenerbahçe maçında tam tersi bir metamorfoz yaşaması, olsa olsa Acar Baltaş konusudur. Belki de derbi gerginliği O’na da sirayet etmiştir, kimbilir.

Ya duraklama dakikaları belasıdır Fenerbahçe’nin ya da ‘duraksama’ dakikaları... 60’dan sonra aklını, yeteneklerini ve formasını rölantiye alan amatör topluluğu çıktı ortaya... Volkan nöbette olmasaydı, ev sahibinin lehine farka bile gidebilirdi maç. Bu beraberlik 3 puandan sayılmalı...

YORUM YAZ