Değişen bir şey yok
Haberin Devamı ›
Sabır da dahil bütün marjlarını mirasyedi gibi tüketen Fenerbahçe için artık her maç ‘olmak ya da olmamak’ meselesi... Futbolcuların söylemleri ve eylemleri arasında hâlâ taban tabana zıt. Eski hamam eski tas.
Oyuna bakıyorsunuz, sanki uzak ara lider olan Trabzonspor değil de Fenerbahçe. Sinir bozan bir rahatlık. Haftaya evinde ağırlayacağın Lider, hiç hesapta olmayan iki puan bırakmışken, kazanmak için kendini yırtıp, paralaman gerekmez mi? Çatır çatır mücadele etmen gerekmez mi? Ara ki bulasın. Aynı yavaşlık, aynı yavanlık, aynı uyurgezerlik. Ne yaptığını ve yapması gerektiğini bilen birkaç adam hariç, sanki acemi birliği. Baskı kurması gerekenler tam tersine ağır baskı yiyor.
O hengame içinde, Alex’ten rol çalan Gökhan Gönül jeneriklik bir şandelle yılların tecrübesi Ömer’i avlıyor. “Belki şimdi maçı koparmak için hareketlenirler” diye düşünenler yine yanılıyor. ‘Rölanti’ taktiğiyle ilk yarı bitiriliyor.
İkinci yarıyla birlikte Sarı Lacivertliler’de abuk pozisyonlar sunma yarışı başlıyor. Tolga Özkalfa da bu yarışa ‘uyduruk’ bir çift vuruşla dahil oluyor. O da ‘haydan gelen huya gider’ misali dağlara taşlara gönderiliyor.
Bu yakın tehlikeyi savan Fenerbahçe’de hâlâ bir kıpırtı, bir çaba görebilene aşk olsun. Skoru koruma derdiyle rutine bağlamış gidiyorlar. Hâlâ belayı davet ediyorlar. Nitekim o da peşpeşe geliyor, ama Volkan’ın parmakları savuşturuyor.
Peki herkesin aklındaki soruyu biz soralım: Bu takım devre arasında ne çalıştı?