Arama

Popüler aramalar

Böyle Fenerbahçe olur mu?

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Skor 1-0 olabilir, hatta Fenerbahçe o maçı almış olsa bile bir şey değişmezdi. Çünkü gerek futbol olarak, gerekse cesaret, hırs olarak ve istek bakımından ezeli rakibinin karşısında resmen havlu atmıştır. Son derece korkak bir görüntü çizmiştir. Hatta ve hatta bariz bir şekilde ezilmiştir. Psikolojik üstünlüğü artık rakibine kaptırmıştır.
Bu mesele hallolmadıkça kimi transfer edersen et, kadroyu kime teslim edersen et sonu hüsrandır. Ersun Yanal bununla başa çıkabilir mi, üstesinden gelebilir mi tartışılır. Bence onun boyunu çok aşan bir sorun var ortada. Zaten o da “süre” talep ediyor. Sahadaki futbolsuzluğun süre ile alakası olabilir, peki korkaklığın süre ile ne alakası var?

Garabet haller

Sürekli bir şey eksik. Orta saha çok iyiyse forvet yok. Forvet çok iyiyse defans berbat. Hoca çok iyiyse kadro kötü, kadro iyiyse hocası yetersiz.
“Hadi bu sene böyle geçti, seneye her şey oturur” diye düşünürsünüz, tam tersi olur. Ya hocası istifa eder ya başka bir şekil şemal gelişir. Hop her şey sil baştan olur. Sakin olması gereken yerde sinirli, öfkeli olması gereken durumda anormal derecede sakin.
Kendi kendini çelmelemekten ve sabote etmekten eldeki malzemenin bolluğuna rağmen bir türlü helva yapmayı beceremiyor bu kulüp. Bir tek doğru dürüst istikrarı Daum döneminde yakalamıştı. Denizli’de şampiyonluk gidince yeniden macera arama dönemlerine geri dönüldü. Dönüş o dönüş. Tam Aykut Kocaman ile yeniden istikrar yakalandı derken önce 3 Temmuz sonra Alex’in apar topar gönderilişi, bozulan sinirler, istifalar ve yeni bir hoca...
Fenerbahçe kendi kendisiyle cebelleşir, ürettiği abuk sabuk sorunlarla boğuşurken, yani kendi kuyruğunu kovalarken birileri de malı alıp götürdü, götürmeye de devam ediyor.
Yaşadığı bunca müsibete rağmen hâlâ ders almasını bilmeyen ya da çareyi alakasız yerlerde aramaya çalışan bir camia olabilir mi? Olsa bile en azından bu kadar olmaz!

‘Selçuk Abim’e...

Çocukken kahramanımdı. O topu ayağına aldığında, orta sahada bile olsa bütün tribünler uğultu ile ayağa kalkardı. Çünkü her an her şey olabileceği bilinirdi. O varsa gol vardı.
“Seydiç+Hociç=Selçuk” pankartını hiç unutmam. Attığı gol sayısı ikisinin toplamından fazlaydı o sezon. Şekerspor’dan Yaşar ile birlikte gelişi. Onun gölgede kalışı. Rausch ile birlikte yükselen yıldızı. Penaltı atış şekli ki; “Öyle bir penaltı atacağım ki gol olacak ama fileye değmeyecek” demeci hâlâ aklımda...
“Büyük Kaptan”dı... Hep camianın içindeydi. Fenerbahçe rantiyelerinden ve Fenerbahçe siyasetçilerinden nefret ederdi. Sırf bu yüzden saçma sapan bir sürü iftiraya da uğradı. Ona rağmen pozitif duruşunu hiç bozmadı.
Benim gazetede yazmama da O vesile oldu. 43 yaşındaki kardeşimi kalp krizinden kaybettikten 1.5 yıl sonra 54 yaşındaki “Selçuk Abim”i de sonsuzluğa uğurladık. Mekanı cennet olsun.

Başka bir arzunuz?

Ünal Aysal TFF için, “Fenerbahçe’nin alt kuruluşu gibi” diye buyurmuş. Gerekçesi de yabancı sınırlaması konusundaki tavrı.
Yabancı sınırlamasına ben de hem de sonuna kadar karşıyım. Ancak 3-4 yıl önce bu konuda kulüp olarak takındıkları tavra bir baksınlar. Gazete arşivleri, “11 Mehmet” gazlamaları orada duruyor. Bu konuda görüşü değişmeyen tek kişi varsa o da Yıldırım Demirören’dir.
Milletin arazisi üzerine devlet stat yapıp vermiş, borsada olan bitenlere göz yumulmuş, ikinci defa yapılması da son anda direkten dönmüş. Borsa yönetimi gitmiş.
Herhalde Haluk Ulusoy yeniden TFF Başkanı, “en pahalı enerji”yi seven Mesut Yılmaz Başbakan, Mehmet Ağar da Spordan Sorumlu Devlet Bakanı olsun istiyor. Bunlar da yetmezse sus payı olarak Fak-Fuk-Fon’dan transfer yardımı da yapılabilir.