Ben Aziz Yıldırım olsam...

Haberin Devamı ›
Emniyette ve savcılıkta yaşanan diyalogları kimlerle ne konuşmalar geçtiğini, açık seçik isim isim ortaya koyar, kamuoyuna ifşa ederdim.
Ben Aziz Yıldırım olsam...
Cezaevindeyken ve yargı sürecinde oradan, buradan gelen ve gönderilen dolaylı-dolaysız, örtülü-örtüsüz tüm mesajları ve sahiplerini tek tek kamuoyuna açıklardım.
Ben Aziz Yıldırım olsam...
CAS sürecinde davanının neden çekildiğini, sözde ‘milli çıkarların gerektirdiği’ bu hamlenin, kimler tarafından, niçin ve hangi sözler karşılığında talep edildiğini ve sonra neler olduğunu ortalığa saçardım.
Ben Aziz Yıldırım olsam...
Bana ve kulübüme bu zulmü yapanları, neden yaptıklarını, niçin yok etmek istediklerini, bunların kıblelerinin yönünü, şeyhlerini, imamlarını, polislerini, savcılarını, yargılarını, sempatizanı oldukları renkleri, okyanusun ötesini berisini liste halinde futbol kamuoyunun hafızasına çakardım.
Ben Aziz Yıldırım olsam...
“Bu kararı tanımıyorum” sözünü Yargıtay’dan önce daha mahkemede kalem kırıldığında söylerdim. Günümüz Türkiye’sinde yaşanan zulüm ortadayken, yargılamaya ilişkin açıklamalarımda, “Yüce Adalet” ve “Güveniyoruz” sözcüğünü asla kullanmazdım.
Ben Aziz Yıldırım olsam...
3 Temmuz olup bittiğinde ve camia benim kellemi vermediği için hesaplar ters yüz olduğunda, politik korkudan, aracılarla gönderilen, “Biz yapmadık, kedi yaptı” mesajlarını zerre kadar ciddiye almazdım.
Ben Aziz Yıldırım olsam...
O süreçte kimlerin “Herkesten daha çok Fenerbahçelilik” yaptığını ve bunun ölçüsünün ne olduğunu madde madde sıralar, insanlara kıyaslama ve o iddiayı yanıtlama fırsatı verirdim.
Ben Aziz Yıldırım olsam...
Tarihe not düşecek keskin, sert, berrak cümlelerle, Cumhuriyet’e meydan okuyanlara gözü kara bir şekilde meydan okuyan manifesto yayınlar, cezaevine yüzbinlerce kişiden oluşan bir konvoyla girerdim.
Ben Aziz Yıldırım’ın olsam...
Bu Fenerbahçe’ye kefen biçen güruha karşı, ‘hainler ve işbirlikçiler hariç’ tüm Fenerbahçeliler’i maddi-manevi seferberliğe davet ederdim. Fenerbahçe’ye gününü göstermek isteyenlere, okyanusun ötesi de dahil, dünyanın kaç bucak olduğunu göstermelerini isterdim. Fenerbahçe’yi yıkmak isteyenlerin başına, dünyaları yıkardım.
Puan farkı meselesi
Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, geçen gün yaptığı açıklamada, “Puan farkı hiç yokmuş gibi oynayacağız ve ipi göğüsleyeceğiz” dedi.
Yargıtay’ın gündemi değiştiren kararından sonra artık bu da yetmez. Çünkü futbolcuların kafası şimdiden karmakarışık. Üstelik kulübü bir olağanüstü kongre süreci bekliyor. Dolayısıyla artık, tüm maçlara puan farkı yokmuş gibi değil, “8-10 puan gerideymiş gibi” asılmak gerekiyor.
Bizzat bu ülkenin Başbakanı’nın açıkça ifade ettiği Yargı ve Emniyet içine yerleşmiş kirli çete, Fenerbahçe’nin şampiyonluklarını çaldı. Hak ettiği kazançlarını ve unvanlarını gasp edip, ona buna hibe etti. Şimdi de aynı oyunun ikinci perdesi başladı. Bu sefer heveslerini kursaklarında bırakmak bütün Fenerbahçeliler’in boyun ve namus borcudur.
O yüzden yönetim, Yanal, futbolcular ve taraftarların topluca ant içme zamanıdır. Bu sezon sonuna kadar içeride ya da dışarıda her maça bir derbi maç ve hatta Şampiyonlar Ligi finali oynar gibi motive ve konsantre olmak zorundalar. Kışkırtmalara, sataşmalara, polemiklere kulaklarını tıkayıp görevlerini en üst düzeyde yerine getirmek zorundalar.
Bu şampiyonluk, kulüp ve ülke tarihi açısından “Harrington” zaferinden bile en az 10 kere daha anlamlı ve daha kutsal çünkü...
Sakın oyuna gelme Fenerbahçeli!
Yürüyüşte size saldıran sözde Fenerbahçeli tribün esnafı güruhuna asla yüz vermeyin. Onların bu savaştaki yerleri ve safları bellidir. Tek kıbleleri rant ve güçtür. Anında her şeyi satıp biat etmeye hazırdırlar. O yüzden bu vandal, yağmacı ve lümpen takımının her türlü provokasyonuna karşı hazırlıklı olun!
Şu andan itibaren başlayan ‘ikinci yarı’ değil, yeni bir sezon olacak. İşte tam da bu nedenle Fenerbahçe’nin sahasını kapattıracak her hareket Fenerbahçe hainliğidir. “3 Temmuzcular”a uşaklık etmek, onlarla işbirliği ve suç ortaklığı yapmak demektir. O yüzden gaza gelip ona buna küfretmek, kırıp dökmek yerine sadece ve sadece takımınıza destek olun yeter.
Sizin sevginiz, öfkenizden çok daha korkutucu ve diz çökertici çünkü.. Bunu ben söylemiyorum, bizzat onlar söylüyor!