600 trilyon kimin?
Haberin Devamı ›
Islıklar yükseldi, ‘suskunluk’ kuralı bozuldu, herkesin dili çözüldü, zemberek boşaldı ve 5 yıldır üfürülen balon çok fena patladı.
Üst kullanım, alt kullanım bilmem ne, gerçeğin üzerini örtmek için kullanılan kocaman bir palavraydı. Nitekim Erdoğan da “Şunun emeğiymiş, bunun emeğiymiş işlerini bırakın, o statta Galatasaray’ın tek bir Allah kuruşu yoktur” diyerek, o sırrı bağıra bağıra ortaya saçtı. Millete ait araziye, devlet hazinesinden yapılan harcamayı da açıkladı. Paraya bakar mısınız; tamı tamına 600 milyon lira, yani eski parayla 600 trilyon...
Ki o Başbakan, heykele ‘ucube’ demesinin nedenini -bence de çok haklı olarak- ödenen paraya duyduğu öfke üzerinden tarif ediyordu. “Bu anıta 1.2 milyon lira harcandı. Yahu yatırımda öncelik denilen bir şey vardır. Kars’ın alt yapısı yok, oraya harcasana” diyordu. Peki Sayın Erdoğan, siz de 600 trilyonluk kıyağın ‘öncelik’ derecesini ve nedenini bize de anlatabilir misiniz?
Başbakanlık Başmüfettişi’nin raporunda apaçık ve tek tek ortaya koyduğu tuhaflıklara ve düştüğü itiraz şerhine rağmen hem de... Yetmedi oradaki kooperatif arazilerine rağmen, yan yollar için kişilere ait arazileri parayla ve dayatmayla kamulaştırarak...
Galatasaray’ın Seyrantepe’ye tek bir kuruş bile harcamadığını, kira borcunu ödemediği için üst kullanım hakkı sözleşmesinin mahkeme tarafından feshedildiğini, dolayısıyla asla bir takastan söz edilemeyeceğini sürekli yazdım. Bunu medyadaki herkes adı gibi de biliyordu. Taammüden görmezden geliyor, hatta tartışmasız bir hak olarak gösteriyorlardı.
Ben bu 600 milyon liralık kıyağı belge ve bilgiyle yazdığım/söylediğim için Galatasaraylılar’dan da AK Partililer’den de yemediğim hakaret kalmadı. Tam 5 yıldır haksız rekabete ve bunu makyajlayan yalancılara itiraz edip, sırf gerçekleri yazdım diye anneme edilen küfrün haddi hesabı yok. Ben de ıslıkla kurtarabilseydim keşke. Medyadaki peşkeş yandaşları da beni ‘yalaka-tetikçi’ yaftasıyla itham ve idam ettiler. İşte bir ‘ıslık’ bütün makyajı da boyayı da döktü. Herkes ve her şey dımdızlak ortaya çıkıp sobelendi. Zırvayı gerçeğe tevil etmenin gönüllü memurları, şimdi de gerçekleri zırvaya tevil etme gibi acıklı bir telaşa düştü...
Hâlâ, “Başbakan’ın da orada emeği vardı” diyenlere ne demeli bilmem? “Ahmak misafir ev sahibini ağırlar” sözünü hatırlatmakla yetinelim. Honore de Balzac’ın, “İnsanlara, nankörlüğe mecbur edecek kadar büyük hizmetlerde bulunmayın” tespitiyle de noktalayalım.