Arama

Popüler aramalar

Sadri Baba'nın çiftlik meselesi

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

“Lokomotifi futbol takımı olan bir spor kulübünü yönetenlerin asli görevi nedir?” sorusuna verilecek yanıt tektir: Bu takımı başarılı kılmak.

Bunun için yönetimler en iyi transferleri yapmalı, en iyi teknik direktörü bulmalı, alternatifi bol bir kadro kurmalı, şampiyonluk, kupa kazanmak, Avrupa’da söz sahibi olmak vs için her türlü alt yapıyı oluşturmalı. Süper Lig’de 18 takım var, biri lig, biri kupa şampiyonu oldu, 5 takım geçen sezon Avrupa’ya erken veda etti. Bunlar olağan şeyler.

Peki bir kulübü yönetenler başka ne yapmalı?

Buna verilecek yanıtın doğruluğu görecelidir, bize göre başka, Ahmet’e, Ali’ye, Veli’ye göre başka. Örneğin biz deriz ki, kulüplerin sadece sportif değil, sosyal sorumlulukları da vardır. Ama başkaları için başka şeyler, bu olağandır.

“Sadri Şener Çiftliği!” nedeniyle Trabzonspor özeline inelim.

Ne yapmış Trabzonspor? Gazetelerin ve resmi internet sitesinde geçmişe bir tur atalım:

“Sigara öldürür, spor yaşatır” sloganı ile dumansız hava kampanyasına Sağlık Bakanlığı’na destek vererek katılmak.

Bölgenin tanıtımına katkı
“Finduk” armalı paketler maçlarda tribünlere atılmış. Hamsi Günü ve Akçaabat Köftesi Günü vs... Bölgenin sembol ürünlerinin tanıtımını yapmak...
Sırt reklamı olarak Kızılay’ı kullanmak... KTÜ’yü ilk sırada tercih edip kazanan, okul birincilerine kombine bilet verip eğitime destek olmak... 61. dakika, kolbastı gibi etkinliklerle futbolun savaş değil eğlence unsuru olduğuna vurgu yapmak... Müzik, yazı, resim yarışmaları düzenlemek, Trabzon film Festivali’ne öncülük yapmak, böylece sanata da sırt vermek... Sokak çocuklarına, Özürlüler Okulu, Çocuk Yuvası, Huzurevi sakinlerine yalnızlıklarını unutturacak etkinlikler yapmak.

Bütün bunlara gerek var mıydı?

Tartışılır tabi!

...Ve son Sadri Baba’nın Çiftliği!

Çöplükten, mezbelelikten “çiftliğe” dönüşen bu olaya, “Organik tarım ve doğal hayvansal ürünler yetiştirip, bunları hem sporcuların kullanımına sunmak, hem de bu konunun önemine vurgu yapmak” amaçlı sunulan gerekçeyi, tıpkı yukarıda yapılanlarda olduğu gibi yadırgamadık.
Yadırgarsak, bu mantık bizi, kulübün hiçbir sosyal, kültürel ve sanatsal etkinlikte bulunmaması, bunlar için zaman harcamaması sonucuna götürür zira. Bütün bu etkinliklerin sportif gerekliliklerin yerine getirilmesine engel olduğunu düşünmüyoruz. Kaldı ki bize bugüne kadar, konuya uzak, yazılanların söylenenlerin etkisinde kalanlar ya da konunun içinde “2010-Aralık” amaçlı kişiler dışında kimse, “Diğer kulüpler futbolcu transfer ediyor, Trabzonspor inek almış?” şeklinde bir yakınmada direkt ya da elektronik posta yoluyla bulunmadı, espri de yapmadı.

Baktığınız yer çok önemli
Tamam; öyle kabul edelim, golcü transferinin gecikmesi nedeniyle, “Trabzonspor inek, Fenerbahçe futbolcu transfer ediyor” diye geyik yapan Trabzonsporlular’a hak verelim: Ama demezler mi o zaman; “Fenerbahçe transfer rekortmeni ama aynı zamanda kombinede de rekortmen. Trabzonspor 2 bin 500’de, Şükrü Saracoğlu’nun koltuklarının 35 bini satılmış. Fenerium’da geçen yıl 280 bin forma satılmış, TS Clup’ta 67 bin.” diye... Örnekler çoğaltılabilir tabi.

Ama bu durum bile bize göre de, asli amaç olan futbol takımının hedefine ulaşması için gerekli hamlelerin yapılmasına engel teşkil etmez. Eksik olan neyse tamamlanmalı. Santrforsa santrfor. Topu teknik kadroya, izleme komitesine atmakla sorun çözülmüyor. Muhatap yönetim ve zaman geçiyor, bundan sonrası da “panik” dönemi. Buna hata yapma süreci de denir. Aman dikkat...