MENÜ

Burada kavga bir gün sürer!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Ama bu kadroyla Trabzonspor’un, Şampiyonlar Ligi ön elemelerinin ikisini birden rahat aşmasını beklemek fazla iyimserlik olur. -ilkini bile geçemedi! - Transferler yetişir de, Fatih kadroya girerse hadi oldu diyelim. Ama bu dar kadroyla uzun soluklu bir yarıştan sonuç beklemeyi izah edecek tek kelime hayalciliktir. Bu haliyle Trabzonspor ve başarı... Bu durum bize şu sözleri anımsattı: 2 rayı gibiyiz tren yolunun. Yakın olması neyi değiştirir ki istasyonun!” demiş ve sormuştuk. “Ne dersiniz!” - Bu sözler Sunay Akın’a ait, o gün hata yapmıştık, özür! - Sonra, dostlardan, “İsviçre’den Türkiye’ye, ciddi derecede güvensizlik pompalama” ve “felaket habercisi olma” sitemleri... Gelinen nokta, tren rayları gibi durduğunu gösterdi bu Trabzonspor ile başarının maalesef. Bir araya gelmeleri olanaksız. Ucu açıktır, uzar gider. Hani biraz “Biz dememiş miydik!” gibi olacak ama olsun. Biz diyelim de, transfer çalışmalarını, bu insanlarla dalga geçer gibi sürdürenler versin hesabını. Dün, bu sonucu bir dizi yanlışların doğurduğunu söylemiştik. İlk maç sonrasında da detaylandırmıştık. Yinelemeye gerek yok. Transfer, ciddiyetsizlik, aymazlık, sorumsuzluk, beceriksizlik, rakibi hafife alma vs... Ekle eklediğin kadar. “Hakem son dakikalardaki penaltıyı verse, o kadar fırsat kaçmasa” vs... Bunları geçiniz artık. Glasgow Rangers’ın iki temsilcisi maçı izledi. Biri pür dikkat iki takımın taktiğini inceledi, diğeri tek tek istatistik tuttu. Daha doğrusu onlar işlerini bu kadar ciddi yaptı. Anorthosis ile ilgili bizdeki özet rapor: “Onlar mahalle takımı.” İyi ki mahalle takımıydılar yani. Tanrı Trabzonspor’u nelerden korumuş baksanıza! Gelinen nokta çok kötü. Ama ne olursa olsun zaman, sakin olma zamanıdır. Maç sonrasındaki, “Yönetim istifa!” temposu bir çok nedenle haklı da olsa çok duygusal bir yaklaşımdır. Bugün yönetimin istifası, teknik kadronun “azli” veya kendi isteğiyle ayrılışı demek, 96 sendromu demektir. Yani Trabzonspor’u 10 yıl geriye götürmek demektir. 96’dan bugüne geçen süreci bir anımsayın; göreceksiniz ki, istifa eden birim, bugüne kadar verdiği zararı daha fazla katlayacaktır. O zaman ihanet söz konusudur ki; affedilemez. Faruk Özak ve arkadaşları, onca iyi niyetli ve yararlı çalışmalarına karşın, bugün hala “Bırakıp kaçtılar” diye anılıyor. Atay Aktuğ bu hatayı yapmamalı. Sonra Trabzonspor’u, dolayısıyla yönetici, teknik adam ve futbolcularını Atay Aktuğ’un korktuğu gibi bir “vatan hainliğiyle” suçlamak komikliktir. Sonuçta bu bir futbol müsabakasıydı. Ancak bütün bunlar, başta transfer olmak üzere nerede hata yapıldığını, bu hataların direkt muhataplarının kim olduğunu sorgulamayı asla engellememeli. Yönetim ve teknik kadro; kendini sorgulamalı ve sonuçlarını çekinmeden açıklamalıdır. “Biz şu şu nedenlerle şurada hata yaptık. Ders aldık, yinelemeyeceğiz” demelidir. Futbolcular, şu iyileştirme taleplerine takılmamalı. Kafaları orada, asli görevlerini unuttular. Kişi başına yıllık talepleri, Trabzonspor’u eleyen 3 milyon dolarlık takımın neredeyse yarısına eşit. Ama ne yaptılar? Biri ilk maçta yarı yolda bıraktı, bir çoğunun da varlığıyla yokluğu belli değildi. Lütfen bir düşünsünler. Para asla hiçbir zaman her şey demek değildir. Taraftarın tepkisi tabi ki olacak, anlayışla karşılayın. Onlar daha duygusal, daha agresif ve bu gayet normal. Dün Can Dündar, Milliyet’teki “Çırpınan Karadeniz” adlı dizisinde, ismini vermediği bir Trabzonlu’nun şu sözünü yazdı: Bu şehirde kavga en fazla bir gün sürer. Unutmayın! Eksikleri takviyeyle gönüllerini alın. Alternatifsiz bu kadro yeterli değil, küçük tüccar hesabına takılmayın, özellikle savunmaya takviye yapın.

YORUM YAZ