MENÜ

Aklın yolu birdir ama!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Halbuki aklın yolu birdir, ya olayı sakin bir kafayla değerlendirip, ayrıntıları hakkında bilgi sahibi olduktan sonra fikir üretmeliyiz, ya da yanlış mı yaptık, geri adım atmasını bilmeliyiz. Ama biz önce fikir üretiriz, sonra bilgileniriz! “Benim doğrum tek ya da en doğru” mantığının bizi taşıdığı yanlışları fark ettiğimizde çoğu kez iş işten geçmiş olur. Trabzonspor’da hem transfer dönemindeki bazı gelişmeler, hem de Almanya Kampı’nda yaşanan malum olayla ilgili yapılan değerlendirmelerde, aceleyle ve düşüncesizce verilen kararlarla “doğru” olduğu sanılan gerçekte “yanlışların” ortaya çıkardığı ilginç sonuçların sıkıntıları yaşanıyor şimdilerde. Bakınız, bir futbolcu diyor ki; Yönetim sözleşmedeki maddeleri uygulamazsa, çeker giderim. Diğeri de, geçen sezon anlaşma yapmış, en önemli ayrıntıyı sözleşmede değil de güvene dayalı sözle bırakmış. Sözleşme nedir, ne için yapılır? Bunu futbolcu milleti iyi bilir, hele menacerleri! Madem ki bu işin adı profesyonelliktir, burada duygusallığa, yazılı olmayan “demiştiniz, demiştim” sözcükleri boştur! Bu nedenle de Trabzonspor’da birinin tehdidi, diğerinin de aşırı güveninin mantıklı bir açıklaması yoktur. İki olay da şimdi tatlıya bağlandı. Ama ya tahribatları! Almanya’daki malum olaya gelince; ayrıntıları herkesçe malum. Bir anda kamuoyu birbiriyle tamamen zıt, “iyimser bakanlarla - kötümserler” diye iki kampa bölündü. İşin en kolayı bu çünkü: “olur, gençtir, herkes hata yapar, kim yapmıyor ki!” diyenlerin karşısında, “asalım, keselim, sizin kardeşinize, eşinize bu hareket yapılsa nasıl tepki verirdiniz?” vs vs tepkisini verenler yer aldı. Hadi öteki - beri ki neyse de, en yetkili konumdan gelen, kulaktan dolma bilgilere dayalı, “Maradona da olsa fark etmez, işi bitti!” fikrine karşı, yakın yetkilerle donatılmış taraftan gelen, uluorta, medya yoluyla, “Herkesin fikri kendine, yönetimi bağlamaz!” sözü. Bir sorun bin sorun oldu, yönetim çatırdayacak neredeyse! Araya girenler falan derken, olay giderek daha sanki bir kafayla değerlendirilir gibi oldu. Ama ya tahribatları? Kaç gündür bekledik, sonuçta bu işi yapan bir profesyonel futbolcu ve bir spor kulübünün elemanı. Bunların ilgili kuruluşları var. Hiç biri demedi ki, “Bu olay Türk Sporcusunun ailesinin sosyolojik yapısı ve kendi psikolojik durumuyla ilgili sorunları gündeme getirdi. Bu bir fırsattır, gelin bunun için çalışma yapalım. Bir birim oluşturalım, futbolcuları psikolojik açıdan da iyi hazırlayalım! Yok, hayır, bir kısmımızın işi, olayın belden aşağı kısmıyla ilgilenmek, asmak, kesmek, yargısız infaz... Bir kısmından, “ne oldu yani!” diye hafife almalar. Aile; “oğlumuz futbolcu olacak, hayatımız kurtulacak!”, oyuncu, “Ne yapsam da biraz daha fazla koparsam!”, yönetici, “kulübün menfaatleri her şeyin üzerindedir!” der. Ya etik değerler?

YORUM YAZ