MENÜ

Oyun Top Hareketliyken Güzel

Abone Ol Google News

Marka değeri herkesin dilinde ama “çoğunlukla” kimsenin fikrinde değil. İyi zemin, marka değerinin en temel taşlarından biri. Bu konuda bu sene özellikle ayyuka çıkan problemlerden sonra bir gelişim bekliyorum, nispeten diğer bahsedeceğim konuya göre daha kolay çözülebilecek bir konu. Direkt kaynaklardan aldığım bilgilere göre de zaten sorunlu zeminlerle ilgili özellikle bazı statlarda yüklenici firmalarla alakalı gerekli aksiyonlar alınmış. Gelelim bir diğer konu olan (yine buradan defalarca söylediğim) topun oyunda kalma süresi konusuna. Bu futbolcular ve hakemler tarafından ortak işlenen bir “suç”. Faul standardını süratle yukarıya çekmemiz lazım, bunun yanında da futbolcuların ilk fırsatta düşmeye odaklanmaması lazım. Maalesef her takımda bunu yapan birçok oyuncu var ligimizde. Premier Ligi’nin bu kadar izlenmesinin tek sebebi, neredeyse dünyanın en iyi oyuncularının orada olması, stat yoğunluğu ve atmosferi ya da top 6 sebebiyle çok büyük maçların sürekli oynanması değil. Oyun çok akışkan ve çoğunlukla oyuncuların aklı devam etmekte, topla kalmakta, ilerlemekte. Çok nadir kendini yere bırakma, faul alma için çaba oluyor. Bu da tempo sağlıyor, o da seyir zevkini getiriyor. Bu sene Premier Lig’de hakemler için durum pek iç açıcı olmasa da oyun akışı bundan hiç etkilenmiyor. Çünkü bir standart var. Lütfen ve lütfen acilen bu standardı getirelim. Yoksa değişim ve dönüşüm belki de en yüksek olduğu şu yıllarda futbol, ülkedeki ağırlığını, payını ve ekonomik pastasını zamanla kaybedecek.

Haberin Devamı

Geçtiğimiz hafta sonu Premier Lig’de sezonun belki de en ikonik maçlarından biri oynandı. Chelsea – City maçını izlemediyseniz mutlaka özetini izleyin, acayip bir deneyimdi. Aynı takımları, bizim zeminlere, bizim hakemlere versen, aynı kalitede iki takım yine oynasa, 2-1 ya da 1-1 biterdi. İspatı olmayacak bir şey söylediğimin farkındayım, Kafka’nın “Abartıyorum, çünkü anlaşılmak istiyorum” cümlesine atıfta bulunarak bunu böyle ifade etmek isterim. Nasıl bir eğlence ve keyiften mahrum kaldığımızı, kendi ayağımıza nasıl sıktığımızı biraz ifade edebildiysem ne mutlu…

Haberin Devamı

Yine İngiltere, Yine VAR, Yine Kayıt..

Dünyanın her yerinde hakem hataları, skandalları oluyor. Yukarıda bahsettiğim gibi İngiltere’de özellikle bu sezon bundan fazlasıyla nasibini alıyor. Özür dilenen maçlar, hatalı ofsayt çizimleri gibi konular ada basınını uzun bir süre meşgul etti. Geçtiğimiz haftalarda oynanan Arsenal – Newcastle maçı da hakem anlamında çok tartışmalı geçmişti. Yine yapmayı sevdikleri ve daha önce kullandıkları bir yönteme başvurdular ve VAR kayıtlarını açıkladılar. Konuşmalar çok net, her şey açık ve ortada. Art niyet veya benzeri bir durum da yok. Bunu açıklayabilmelerinin sebebi, yine yukarıda olduğu gibi standartları olması ve hatalarının kamuoyunda “hata” olarak algılanması. Tabi ki ada basını çok serttir ve bunların acısını çıkartır ama altında bir şey aranmaz. Aslında burada şeffaflık ve algı arasında bir yumurta-tavuk ilişkisi var. Şeffaflık olduğu için algı böyle, biraz da algı böyle olduğu için şeffaflık var. Ama kilit nokta şeffaflık tabi, bunu geçtiğimiz hafta hakemlerin performanslarını ve kararların değerlendirmelerini açıklayacağını belirten TFF’den daha çok göreceğimiz için umutluyum. Ne kadar şeffaflık, o kadar katılım, o kadar ekonomi, o kadar değer demek…

Haberin Devamı

Kısa Kısa…

  • Arda Güler’in sakatlığı konusunda, Real Madrid daha açıklayıcı ve bilgilendirici olabilir. Hem kendi taraftarlarına, hem de geleceğimizde oynayacağı rol sebebiyle Türk taraftarlarına, ilgili sakatlık süreci bu kadar kompleks hale gelmişken, bunu borçlu olduklarını düşünüyorum.
  • Hakan Çalhanoğlu Serie A’da 37.golünu attı ve en çok gol atan Türk oldu. Bunun havasını yine az attık bence…
  • Alperen Şengün’ün en başından beri hayranıyım. Sonunda gerçek potansiyeline yakın oynamaya başladı. Medya başlıklarını Wemby’den çaldı, Jokic’le olan düellosu ile de NBA’e seviyesi için mesaj verdi. Yürüyedur Alpy…
YORUM YAZ