Pete, neredesin?

Haberin Devamı ›
Fenerbahçe’nin deplasmanda yendiği takımlara zincirleme hatalarla kaybetmesinde, bahsedecek çok şey var. Ama bulaşıcı olduğuna inanmaya başladığımız serbest atış kaçırma hastalığını, genel olarak oyuncuların performansındaki düşüklüğü, gülü seven dikenine katlanır Mrsic’in tatsız günlerini yaşamasını, Kambala’ya Petersburglular’ın savunmalarıyla Shaq muamelesi yapmasını değil. Ya da gözalıcı bir Galatasaray maçı sonrası depresyona giren iki genç yetenek, Semih ve Hakan’a bakarak oyuncu yetiştirmenin ve oynatmanın ne kadar zor olduğunu da değil (Aydın Örs’e bu konuda sabırlar diliyorum).Mesela Sibirya soğuklarının olduğu geçen haftadan bahsedelim. BC Kiev maçında kapşonlar başta, atkılar boyunda, büzüşerek, ayakları yere vurarak, burnunu çekerek maç izlemeye çalışan insanlar vardı. Oyuna girmek için eşofmanını çıkaran Erdal’ın, elini ısıtmaktan Aydın Örs’ü dinleyebildiğini zannetmiyoruz. Aylardır finallerin salonu Abdi İpekçi bu haldeydi. Federasyonumuz salonlara kar yağdırıp erteleyebilir, ama elin FIBA’sı bu bahanelere papuç bırakmıyor. Neyse ki, St. Petersburg maçında durum düzelmişti de rakip kendisini evinde hissetmedi. Bu manzara, Fenerbahçe’nin yarasına tuz bastı. Yani salonsuzluğuna.Petersburg maçı öncesi büyük ekrana Fenerbahçe’nin ilk ve tek şampiyonluğundan kesitler, Galatasaray ile çekişmelerinden anlar, “ah onun gibisi gelmedi” denen Pete Williams, Larry Richard görüntüleri yansıtılıyordu. Basketbolun en acı kaybı Spor Sergi’deki görüntüler...TRT3, cimriliğini bir kenara bırakıp elindeki o benzersiz arşivi bazen bizimle paylaşıyor. 1991 yılındaki Tofaş-Fenerbahçe final serisi gibi. Ajanslara da kulüp takımlarının pota hasreti haberleri düşüverdi. Artık kimse en son ne zaman şampiyon olduğunu hatırlamıyor. Fenerbahçe, bu ünvanı kapan son kulüp takımı. O yıldan beri 2 müessese takımı, Efes Pilsen ve Ülkerspor, araya kaçan yaramaz müessese Tofaş’a izin verip ganimeti paylaştı. Kulüpler ne yaptı? Bu tekelleşmeye karşı mücadele verdikleri söylenemez. Birşeyler yapmak istediklerinde, ki çoğunlukla Fenerbahçe ayakta durmak için en çok inat eden kulüptü, hep hatalı projeler ürettiler. Basketbolun yaşaması için sürekliliği olan kaynak yaratılmalıydı, yapılamadı. Aslında 100. yılda ulaşılması hedeflenen şampiyonluk fırsatları (hem de Avrupa’da) kaçırıldı. 90’lardan sonra en elde edilebilir olan Avrupa kupasıydı. Yılların yanlışları birkaç senede düzeltilemez. Hele salon yokken, en önemli maçı kendi televizyonundan yayınlanmazken. Belki tek doğru, uzun vadede, altyapı ile başarıya inanan bir ekibin iş başında olması.