Haftaya Galatasaray ile biri kupa finali olmak üzere üst üste iki derbiye çıkacaksın ve o karşılaşmalar öncesi Trabzonspor'da moral yakalamak için galibiyet önemli...
Kasımpaşa maçının ilk yarısını faul bile yapmadan bitiren Trabzonspor’un hiç gol pozisyonu bulmadan soyunma odasına girmesi bu rakamlarla çok doğal.
Beşiktaş yenilgisi şüphesiz Fenerbahçe’yi yeni kaoslarla baş başa bıraktı.
Dün akşam oynanan oyunun Trabzonspor açısından tek geçerli mazereti var: Akıl da fikir de tamamen Galatasaray’la oynanacak iki maça odaklanmış durumda.
Bahanesi, senenin ilk maçından eline koz olarak verilen bir teknik adam, sürekli rakibi üzerinden iletişim ve algı çalışmaları yürüten bir yönetim, tüm bu ortamda belli bir süre kalitesiyle camiayı yarışta tutan bir oyuncu grubu…
Ole Gunnar Solskjaer...
Maçın ilk yarısında top daha çok Fenerbahçe’de idi. Sonuç? İlk 45 dakikada tek korner atıyorsun, tek pozisyona (Talisca’nın kafa vuruşu) giriyorsun. Baskı yok, tempo yok, rakibi sıkıntıya sokmak yok. Peki neden? Çünkü takımın ne ideal 11 belli, ne de oyun planı. Her şey sahadakilerin kişisel becerilerine kalmış (Talisca frikik atacak, şut atacak gol gelecek). Bu takımın bekleri, stoperleri, kanat oyuncuları kim? Oğuz Aydın bir sağda bir solda.
Sahi, biz ne zaman bir maç bittikten sonra "Oh be, nihayet futbola doyduk" diyerek stadyumu terk edeceğiz acaba? Ya da hafta sonunu eşine, çocuklarına ayırmak varken stada giden ve maç boyunca kurdeşen olan bir taraftar ne zaman "Lanet olsun, bir daha maça falan gitmem" diyerek pişmanlığın elinde soluksuz kalmayacak.
Beşiktaş lehine çalınan penaltıda şüphe yoktu. Talisca açık eliyle topu çok net oynadı. Hakemin penaltı kararı doğruydu. 38. dakikada En-Nesyri Mert ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda yerde kalınca Fenerbahçe penaltı bekledi. Hakem devam dedi.
Trabzonspor ve Kasımpaşa haftayı bol gollü bir karşılaşma ile tamamlayabilir. Attıkları gol sayıları birbirine yakınken, yedikleri gollerde Trabzonspor daha iyi durumda.