Göz yaşlarıyla...

Haberin Devamı ›
1964 - 2010, dile kolay kısa pantolonla gittiğimiz Ali Sami Yen mabedine veda etmek varmış kaderde. Annelerimizin bir gece önce hazırladığı kuru köfteler, tan ağırmadan gişelerin önünde çileli bekleyiş, ayaz, kar, kış dinlemeden. Çogu zaman sevinç, ara sıra hüzün. Neler yaşanmadı ki burada çığlıkların gökyüzüyle öpüştüğü gecelerde. Hayallerin gerçekleştiği büyülü alan, son konuklarını ağırladı dün akşam gözyaşlarıyla... Kelimenin tek anlamıyla muhteşem bir organizasyon emeği geçen herkesin beynine ve eline sağlık. Yakışan yapıldı, yakışmayan enstantaneler de vardı ama gecenin o tatlı ve romantik rüzgarı alıp götürdü ayıpları...
Gelelim maça, bu sezon Galatasaray’ın tek umudu, tek yolu her geçen gün reytingi azalan Türkiye Kupası. Belki de yıllar sonra ilk kez bu kadar kıymetli olacak bu kupa, özellikle Edirne ötesi için ev sahibi adına. Şu özel gecede eleştirmeyelim diyorum ama imkansız. Topla rakibinden fazla haşır neşir olmak güzel de, pozisyon yok. Beypazarı ile oynuyorsun bir zahmet üstün gözük. Kimse yediği hatalı golde Aykut’a suç bulmasın ilk şutunu 36. dakikada çeken diğerlerine ne demeli? Bir de topu alan geriye dönüyor, ilerisi kimsenin umurunda değil sanırım Antalya’da bunu çalıştılar tüm kamp boyunca...
İkinci 45, nihayet uyanış, ailecek misafir takımın ceza sahasında kamp kurmaca. Kazım’ın antresi hareketliliğin artışı, Culio’nun hırsı, Servet, Arda ve Kazım’ın imzaları. Neyse ki maç böyle bitti, yoksa tarih gerçekleri bu kez tersten yazacak ve hiç unutulmayacaktı. Hoşçakal Sami Yen, tüm güzelliklerinle...