Başarının sırrı sadece Alex ve Volkan değil

Haberin Devamı ›
Başarının sırrı sadece Alex ve Volkan değil
Haftalardır Alex’i göklere çıkarıyoruz...
Niçin?
Goller atıyor, attırıyor, sahada ‘samba’ yapıyor...
*
Yine haftalardır kaleci Volkan’a övgüler yağdırıyoruz...
Niçin?
İnanılmaz kurtarışlar yapıyor, penaltıya bile geçit vermiyor...
*
Ama başarının sırrı sadece ‘atan’ ve ‘kurtaran’da değil...
Bir de Fenerbahçe Yönetimi’ne bakın;
Ligin ikinci yarısından itibaren futbolcularla bir kampa girmedikleri kaldı. Taraftarın bile karamsarlığa kapıldıkları anlarda Aykut hoca ve talebelerine toz kondurmadılar. “Hep destek tam destek” sloganı ile hepsinin arkasında durdular. Prim zamanlamasını çok iyi yaptılar...
Başlarda eleştiri oklarının hedefi olan Aykut Kocaman peşpeşe gelen galibiyetlerden sonra güven oyu aldı. Aykut hoca ‘zor’ diyor, ama Fenerbahçe’ye gönül verenler bu ekibin 17’de 17 yapacağı inancını taşıyor...
Ancak Fenerbahçe için en büyük tehlike erken havaya girme...
Artık her maçta puan aslanın ağzında. Herkes, “Trabzon bu 9 puanlık farkı korur” diye iddialı konuşurken; “Şemsiye birden ters” döndü. Futbolcular bunun bilincinde. İki sezon son maçlarda şampiyonluğu kaybeden Fenerbahçe’de yönetim yoğurdu üfleyerek yiyor.. Ve taraftarı da pankartlarla uyarıyor;
“Küfür etme ettirme, takıma ceza getirtme...”
Aykut hocanın geçen hafta Güiza için söyledikleri, sanırım, tüm futbolcuların kulağına küpe olmuştur. Ne demişti Kocaman;
“Güiza son iki haftada iyi çalışıyor, ama 8 aydır çalışan bir futbolcu grubu var burada.
Bunu gerçekten özümsese işler biraz daha kolay olacak. Bir haftada iyi antrenman yaptı diye artık hazır olduğunu düşünüyor...”
10 parmağında 10 marifet var
Mustafa Denizli’nin Radyospor’a yaptığı konuşmada, “Geçen hafta sağlık kontrollerimi yaptırdım. Çalışmama mani bir şey yok. Çalışacağım” şeklindeki sözleri gündeme bomba gibi düştü...
Galatasaray’ı, arkasından Fenerbahçe’yi ve son olarak Beşiktaş’ı şampiyon yaparak yerli-yabancı teknik direktörler arasında erişilmesi güç bir rekora imza atan Mustafa Denizli, değişik milli takımlardan teklif de almış...
Bana göre Türkiye’den de, ‘bize gel’ denmiştir, ama Denizli bu konuda en yakınlarına bile tek kelime etmez. Ancak futbol kulislerinde konuşulanlar da şunlar:
“Beşiktaş’a gider... Hayır, hayır; Galatasaray olur...”
Düşündüm... Sonra kendi kendime sordum: “Neden olmasın?”
Denizli, Beşiktaş’ı rahatsızlığı nedeniyle bırakmıştı. Onca başarıdan sonra Siyah-Beyazlı yöneticiler ‘kurtarıcı’ diye Schuster’e sarıldılar. Bilanço ortada... Şu anda sıfıra sıfır, elde var sıfır...
Galatasaray’ın hali ortada; Dökülüyor...
Hocanın şu sözleri de ilginç geldi bana:
“Bundan sonra kendi düşüncelerimi hangi ortamda daha sağlıklı bir şekilde hayata geçiririm, buna karar vereceğim...”
Teknik direktörlük...
Yazarlık...
TV’de yorumculuk...
10 parmağında 10 marifet olan Denizli, öyle sanıyorum ki, yeşil sahaları çok özledi...
Doğrusu biz de; O’nu da Fatih Terim’i de çok ama çok özledik...
Hagi artık şaşırdı
Ligde hiç başarın olmayacak, Galatasaray tepetaklak uçuruma gidiyor, istediğin adamlar alındı, ama Hagi eleştirilerden rahatsız...
İşte haftalık bilgilendirme toplantısından satırbaşları:
* “Ben buraya sadece çalışmak için geldim...”
- Sana ‘dur’ diyen mi oldu! Yoluna taş mı koyuldu? Artık açık konuş...
* “Benim takım ve teknik kadro ile aram iyidir. Bu soruları kim sorduruyor size?”
- Kötü olduğunu kim söyledi?
* “Ya gazeteciler ya başka kişiler kulüple ilişkimi bozmak istiyorlar. Hepsi kulis oyunları..”.
- Bu gazeteciler futbol oynadığın devrelerde seni yazıları ile göklere çıkardılar, seni hep sevdiler... Teknik direktör olarak sözleşme yaptığın zaman herkes ‘Galatasaray şimdi eski günlerine dönecek’ diye umutlandı. Bu gazeteciler geçenlerde senin doğum gününde pasta kestiler. Niye ilişkini bozmak istesinler ki!
* “Parasız kupa kazandık daha önce. Bu defa da olabilir. Ben büyük bir teknik direktör olduğumu sanmıyorum. Ama büyük hocalar var. Daha önce kazanıp eski takımına gelip de başarısız olanlar da var...”
- Ağzındaki baklayı çıkar; Kim bu hocalar? Onlarla kendini niye aynı kefeye koyuyorsun ki, anlamadım gitti. Sayın hocam; Bu söylediklerinin hiçbiri başarısızlıklarına kılıf olamaz! Bunu bil...
Polat köşeye sıkışıyor
Adnan Polat başkanlık koltuğuna oturduğundan bu yana rahat yüzü göremedi...
Mali açıdan Galatasaray’ı rahatlatacak güzel kararlara imza attı... Seyrantepe projesi gerçekleşti... Yeni stat Galatasaraylılar’ın gurur abidesi oldu... Ancak yönetimdeki uyumsuzluk artık doruğa çıktı... Buna ek olarak futbol takımının Galatasaray tarihinde görülmemiş bir şekilde başarısız olması da işin tuzu biberi oldu. Kulislerde konuşulanlar şunlar:
“Polat, olağanüstü kongreye gitme kararı alsın... Yeni isimlerle üyelerin karşısına çıksın, güven tazelesin; Seçimi uzak ara olmasa da kazanır...”
Bu arada başkan adayı Ünal Aysal’a destek verdiği söylenen Adnan Öztürk’ün basın toplantısında Polat’ı kongre yapmaya çağırması, imza verdiğini söylemesi, güçlü bir yönetim istemesi de güne dangasını vurdu. Ünal Aysal’ın listesinde Cemal Özgörkey’in dışında Haldun Üstünel’in de adı geçiyor. Bu arada ihtimal verilmiyor, ama görev alacaklar arasında eski Başkan Faruk Süren ve Abdürrahim Albayrak’ın olduğu da iddia ediliyor...
Yerliye aynı şans tanınır mıydı?
O dillere destan kadrosu ile ligde tüm spor otoritelerini büyük bir yanılgıya düşüren Beşiktaş’ta Antalya galibiyetinden sonra Schuster’in yüzü biraz olsun güldü. Hedefte Ziraat Türkiye Kupası olduğu için yönetim beklemede. Ama işler arapsaçı...
Schuster’e ‘git’ demek kolay değil. Çünkü işin içinde para var. Tazminatın 5.2 milyon dolar olduğu söyleniyor. Del Bosque’yi göndermenin Beşiktaş’a kaça patladığı hâlâ dillerde. Başkan Yıldırım Demirören, “Schuster gitsin” diyenlere “O hatayı bir daha yapmam” diye karşılık veriyor. Ancak Beşiktaş kupada hüsrana uğrarsa, aynı şeyleri düşünür mü, bilinmez... Bazen kendi kendime soruyorum;
“Beşiktaş’ın başında yerli bir hoca olsa bu kadar başarısızlıklardan sonra ona da aynı şans verilir miydi? Hiç sanmıyorum...”