Arama

Popüler aramalar

Üçüncüsünü istemiyorlar

Haberin Devamı

İkinci yarının başlamasıyla birlikte ortaya konan tavrın başka bir açıklaması olamaz çünkü. Düşünün bir; yönetim geceli gündüzlü çalışıp, stadın son bölümünü de hizmete açarak, Saracoğlu’nu gerçekten de bir mabed haline getirmiş. Görüntü öyle güzel ki, rakip takım taraftarlarının içi gidiyor, futbolla pek haşır neşir olmayanların bile o stada gidip, maç izleyesi geliyor. İlginçtir, ikinci yarının ilk iki maçında, ilk yarıdaki herhangi bir müsabaka kadar bile dolmuyor Şükrü Saracoğlu’nun tribünleri. Güzellikler arttıkça, Fenerbahçe taraftarının ilgisi azalıyor sanki. Bu tablo için çeşitli bahaneler üretilebilir. Ancak asla bahane üretilemiyecek bir durum var ki, asıl vahim olan da bu. Maçın henüz ilk yarım saati bilen dolmamış. Durum 0-0. Teknik direktörün, nerede bir açık varsa orasını kapatmak için “Yetiş” diyerek sarıldığı jokeri, takımın istikrar abidesi ıslıklanıyor. Hem de ne için? Herhangi bir maçta onlarcası, yüzlercesi yapılan sıradan, basit bir hata yüzünden. Islıklanan, yuhalanan oyuncu, bu takımın kaptanı. Hangi takımın? Son iki sezonun şampiyonu, ligin ilk yarısını en yakın rakibinden 4 puan önde namağlup durumda kapatan yani 3. şampiyonluğa koşan takımın kaptanı. Bunu yapana, en hafif ifadeyle “Yuuhh” derler. “Yuuhh” kere “Yuuhh”. O yuhaladıkları, ıslıkladıkları Ümit Özat’ın ikinci yarıda solbeke geçtikten sonra yaptığı müthiş ortaları arkadaşları değerlendirebilse ve bu maç 2-3 farkla kazanılsa, utanacaklar mıydı acaba bunu yapanlar. Sanmıyorum. Çünkü onların derdi Ümit Özat veya Deniz değil. Sanırım başka birşeyin peşinde onlar. Bunu ortaya çıkarmak yönetimin, bu rezilliğe engel olmak ise gerçek taraftarın görevi.***Galatasaray resmi dergisinin iddiasına göre, Atatürk, Fenerbahçe’yi ziyaret ettiği söylenen 3 Mayıs 1918’de yurtdışındaymış. Bir başka iddiaları daha var; “Fenerbahçe kulüp binası yandığında, Atatürk’ün imzaladığı kulüp defteri de yandı. Ne hikmetse sonradan bu defterin yanmadığı söylendi. Ancak buradaki imza, Atatürk’ün Karşıyaka Kulübü’nü ziyaret ettiğinde attığı imzadan farklılık gösteriyor.” Yani demek istiyorlar ki; Atatürk’ün imzalığı defter yanınca, Fenerbahçeliler, imzayı taklit ettiler ve yeni bir defter yaptılar.Bir dakika, bir dakika... Hani Atatürk, Fenerbahçe Kulübü’nü ziyaret edip, defteri imzalamamıştı. Öyle demiyor muydunuz!Ayrıca, diyelim ki, sizin dediğiniz gibi olsun. Yani Atatürk, 3 Mayıs 1918’de yurtdışında bulunsun. Yani o tarihte Fenerbahçe’yi ziyaret etmemiş olsun. Veya diğer dediğiniz gibi (Çünkü biri diğerini yalanlıyor), ziyaret etsin ama imzaladığı defter yangında yansın. Fenerbahçeliler de bu imzayı sonradan taklit etsin. Ne var bunda? Bu, sadece ve sadece müthiş Atatürk sevgisini gösterir o kadar. Bu da yerilecek değil, övülecek birşeydir. Atatürk’ü bu kadar seveni ben de sever, ona düşman olanın en azılı düşmanı olurum. Eminim sizin için de öyledir.