MENÜ

Unutulmaz

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

1995-96’da, Fenerbahçe, Trabzon’da şampiyonluğa ulaştığında Sarı-Lacivertli camia mutluluktan uçuyor, ancak vakur-Kocaman bir adam- bir adam sevincini gizliyor, bütün sezon kendileriyle saygıdeğer bir mücadeleye girişmiş rakipleri için üzülüyordu. 1 golle kendilerinin kahraman ilan edileceğini, rakiplerin bütün emeğinin silineceğini biliyordu. Ve futbolun acımasız kuralı Türkiye’de bir kez daha sahnelendi. Olağanüstü mücadele eden Galatasaraylılar’ın destansı şampiyonluğu, 22 hafta lider kalmış Sarı-Lacivertli büyük rakiplerinin ikinciliğini, tarih yapraklarına ‘başarısızlık’ olarak gönderdi. Galatasaray kağıt üzerinde Fenerbahçe’den daha güçlü bir rakiple oynuyor, ancak tüm sezon boyunca olduğu gibi maçın hemen başında gol buluyor, rahatlıyordu... İkinci devrenin başında atılan gol maçı çözüyor, Sarı-Kırmızılılar Denizli’den bir mucize haberi bekliyordu. Haber 89’da geldi. Stadyumdaki ya da dünyadaki hiçbir Galatasaraylı taraftar, Ali Sami Yen’de atılan gollere Denizli’de atılan kadar sevinmemişti! Mucize gerçekleşti... Gol Fener’den değil, Keçeli’den gelmişti... 13 dakika beklemek 13 sene gibi geçti. Çünkü Fenerbahçe, Trabzonspor dahil 6 rakibini geriye düştükleri maçlarda yenmişti. O 13 dakika gerçekten 13 sene gibiydi... Bütün sezon çok zor şartlarda, yıldızı az, yüreği kocaman futbolcularla kendi tarihlerini yazan Sarı Kırmızılılar gözyaşlarıyla, çocuklarıyla, dualarla diğer 13 dakikayı da tamamladılar. 3-4 dakikalık uzatmalara çok puan sığdırmışlardı. Erciyes’te Hakan Şükür, İnönü ve Gaziantep’te Hasan Kabze, Konya’da Aydın’ın golleri çook son dakika sevinci yaşatmıştı ama hiç bir uzatma bu kadar zor olmamıştı. Aydın demişken, şampiyonluğun ne değerli olduğuna bir kez daha bakmak lazım. Rakip Anelka ve Appiah gibi dünya markalarını kadrosuna katar, A milli yıldızlar 18’de yer bulamazken, Fenerbahçe posterinde yer bulamayacak Uğur, Aydın, Ferhat, Mehmet gibi gençler bu başarı öyküsünde ter akıtmışlardı. Hem de şakadan değil! Galatasaray’ın Avrupa macerasından 1 DVD çıkmıştı, bu lig şampiyonluğundan değil, son 20 dakikalık süreçten roman yazılır, bu DVD 1 milyon satılır... Helal olsun emeği geçenlere... Keşke Sabri de bir baba hindi tezahüratı yaptıracağına, Kocaman gibi yapsaydı, keşke... Neyse geçelim Fenerbahçe’ye... Son 2 sezonun şampiyonu, bu sene de güle oynaya şampiyon olacaktı. Olmadı. Ligi şampiyon olarak bitiren rakiplerini iki maçta da yendiler, ama son 7 sıradaki rakiplerine tam 10 puan yitirdiler! Düşen Diyarbakırspor’a, son haftada kurtulan Denizlispor’a 2, Ankaraspor’a 3 puan kaptırdılar. Son 7 maçında 5 mağlubiyet alıp, 1 kez berabere kalan, sahasında Diyarbakırspor’dan 3, deplasmanda Kayserispor’dan 7 yiyen Vestel’e yalnız onlar yenildiler, hem de tam 5 gol yediler. Vestel’in o günden bu güne hala galibiyeti yok. 2 kupa istiyorlardı, biraz şans yanlarında olsa, iyi bir konsantrasyon ve dostlukla rahat kazanırlardı. Ya da en azından Appiah o öldürücü uzatmanın sonlarında, önünde bulduğu topu iyi kullansa şimdi onlar kutlanacak, Galatasaraylılar ağlıyor olacaktı. Futbolcular genelde şampiyon gibi yaşadılar, şampiyon gibi davrandılar. Ancak, büyük ölçüde yönetimlerinden kaynaklanan iletişim problemiyle, herkesin en çok konsantre olarak oynadıkları rakip oldular. Yani “Antipati Şampiyonluğu” futbolculardan değil, yönetimlerinden kaynaklanıyordu. Daum da ayrı mesele. 3 sene sonunda Fenerbahçe’nin Türk Futbolu’na armağan ettiği, eski performansını aşan Ümit dışında, tek futbolcu yoksa sorun yönetimde değil, ne yazık ki hocada... Denizlisporlu futbolcular da yokluklar ve hakem hatalarıyla boğuştular, diğer sahaya 4 kez geçip 4 pozisyon buldular. Bedavaya gönderilen Yusuf, Alex’ten iyiydi maçta. Ancak Fenerbahçeliler’in konsantrasyonunu alt üst eden, Galatasaraylılar’a sinir krizi geçirten, konfeti organizasyonu utanç vericiydi. Kazanmak için her şey mübah olmamalı, yalvara yakıla belediye başkanından alınan 250 milyar konfetiye harcanmamalı. Sanıyorum ki, futbolcuların hala çok alacağı var... Biz de, Türk Futbolu da Ali İpek’ten alacaklı. O ima ettiği kirli oyunları açıklayacak, Denizlispor da o taşra kurnazlığıyla, oyunun bütünlüğünü bozan organizasyondan hakettiği cezayı alacak. Beşiktaş, Trabzonspor’u da yenmesine rağmen ligi iki rakibinden toplam 56 puan geride bitirdi. Fenerbahçe başarısız, Beşiktaş başarılı. Çünkü onların kupaları var! Böyle şey tabii ki olmaz, kupalarını kutlarız, ancak Beşiktaş açısından acı gerçeği hatırlatırız. Beşiktaş çok geride kaldı. Çok iyi transferlere, tek sesliliğe, doğru davranış ve demeçlere ihtiyaç var! Trabzonspor da UEFA vizesi aldı ama son 2 senenin aksine çok geride kaldı. Oradaki ihtiyaç da iyi bir teknik adamla, Halilhodziç’in söylediklerine kulak kabartacak yöneticiler... 48 yıllık liglerden biri daha bitti, ama 4 büyüklerin asıl sınavı Avrupa’da olanı. Avrupa’da küme düşüyoruz. Orada puanlar kazanılmazsa, burada istediğin kupayı al, kıymeti yok! Birbirinizi ye(n)mekle büyüyemez, ligimizi büyütemezsiniz... Malatyaspor’a da Samsunspor ve Diyarbakırspor gibi üzüldük. Onlar da özellikle ilk yarıda çok hakem kurbanı oldular. Müthiş bir çıkışa rağmen tutunamadılar. Özellikle taraftarlarıyla lige çok yakışmışlardı. Giderken yaptıkları hiç olmadı. Gelişlerini zorlaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Fair Play’e sadık kalan, oyuna katkı yapan her futbol emekçisini kutluyor, önümüzdeki yılın bu yıldan da güzel olmasını diliyorum.

YORUM YAZ