MENÜ

Seçim değil, dost yemeği ama...

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Ve korktuğumuz başımıza yavaş yavaş geliyor. Geleceğin ne getireceğini tahmin edebiliyoruz. “Kaos” Siyasi rövanş olarak görülebilecek bu süreç önceki günkü gibi başlangıçta masum bir yemek randevusunun, “kulis yemeği” olarak anılmasına sebep olacak. Böyle bir sürecin başladığı dönemde, Celal Doğan, Mahmut Özgener, Davut Dişli, Şekip Mosturoğlu, Serdar Güzelaydın gibi isimlerin yediği yemek seçim kulisi değil de, ne olarak yorumlanabilir ki? Bu tür spekülatif haberlere hazır olmamız gerektiğini daha önce söylemiştim. Doğan dışındaki isimlerin hepsi, bu yemekleri her zaman yerler. Özgener, Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören’in listesine almayı düşündüğü ve yeni baba olan Mario’yu kutlamak için çağırınca haber patlar. Mario, Demirören’in yanında Bükreş’tedir. Nasıl olduysa 10 dakika sonra bütün medyanın haberi olur. Medyanın geleceğini düşünen dostlar yemeği başka bir lokantaya alır ve medya atlatılır! Oysa haberin babası ilk lokantada yemek yenmesi halinde gerçekleşecektir. Birbirlerinden haberleri yoktur ama federasyon başkan adayı olarak gösterilen Hamdi Akın, gazeteci dostu Reha Muhtar ile grubun yemek yiyeceği ilk lokantadadır! (Hamdi Akın için bir parantez açalım. Onu da federasyon başkan adayı olarak gösteriyorlar. Ama o Vatan’dan İbrahim Seten’in yazı dizisinde Galatasaray-Ankaragücü maçındaki 500 bin dolarlık teşvik primini başkanın emriyle kendisinin dağıttığını söylememiş miydi? Bir tekzip falan görmedik. Bu sistemde teşvik primi dağıtmasını da, “başkan” olmasını da yadırgamam. Ulusoy ve diğer başkan aday adayları temiz de, o mu kirli? Değil tabii ki ama en azından bu itiraf Türk Futbolu’nun ve temizlik peşinde koştuğunu söylerin samimiyetsizliğinin, kirli eylemlerin nasıl içselleştiğinin delilidir. Kişilerin değil, kirlilikle mücadele yöntemlerinin tartışılma zamanıdır.) Bu grup toptan birarada yemek yeseydi, nasıl da manşet olurdu? Oysa yemekteki bu insanların ikisi seçim gerektiğini düşünüyor, biri kaçınılmaz olarak yapılacağını belirtiyor, biri hiçbir şey olmaz diyor, birini kimse anlamıyor. Ama bu süreç bu tür haberler üretiyor... Önce bakan konuşacak, sonra bakın bu dost yemekleri nasıl manşet üstüne manşet olacak! Kulislerde ve siyasette çok deneyimli biri de şöyle bir yorum yaptı ki tarihe not düşmek için yazmak zorundayım: Bu filmin sonunda Haluk Ulusoy kırmızı plakalı arabaya biner. Kimsenin meselesi Türk Futbolu değil! “Kim gider, kim gelir? Kim kimi destekler?” konuşuluyor da, federasyon yönetimi dahil, “Hangi problem nasıl çözülür diye” konuşan, siyasetçileri gerçek görevine davet eden var mı? Felsefeyi değil de kişileri konuşanlardan uzak durma zamanı diyeceğiz ama, felsefi açıdan bir derinliği olup da futbolun iktidarında gördüğünüz kaç kişi var? Dönem dönem iyi ve kalıcı bir iş yapmak için çırpınıyorlar. Bebek adımlarıyla yol alıyorlar; ama futbolun siyasetini yapamadıkları için kalıcı çözümlerin mimarı olamıyorlar... Hâlâ kişileri konuşuyoruz... Polemiklerden, seçim atmosferlerinden, kirlilikten, şiddetten kurtulacağımız, sadece futbolu konuşacağımız günler o kadar uzak ki!

YORUM YAZ