MENÜ

Engel mi, hedef mi!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Avrupa Kupaları’nda tel tel döküldüğümüz, Dünya Şampiyonası’na katılma şansımızı zayıflattığımız, seneler sonra tribünde bir gencin ölümüne şahitlik ettiğimiz kısır ilk yarıda sportif olarak beklentilerde yanılma olmadı... Liderin, Galatasaray’ın puan kaybettiği Denizlispor maçından sonra puan farkını açma fırsatını kullandığı maç kolay oldu. Geçen hafta Aziz Yıldırım’ın, “Bundan sonra terörü önleyemezler” ifadesinin üstü kapalı bir tehdit olmasından korkmuştuk... Küfürsüz ve düzenli tribün umut vericiydi, bir de neye hizmet ettiği bilinmeyen konfeti şov olmasaydı şahane olacaktı ya neyse... Özden’in hatası ve Rüştü’nün penaltı kurtarışıyla belirlenen maçın sonucu, Galatasaray’ın 4 puan önündeki Fenerbahçe’nin müthiş fikstür avantajıyla birlikte ki; ikinci devrede Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’la içeride oynayacaklar, Sarı - Lacivertlilerin 16. şampiyonluklarına çok da zorlanmadan ulaşabileceklerinin ipucunu da verdi. Bir tek engel var önlerinde... O da UEFA’daki hırpalayıcı, tüketici yarışma... Oradaki kura da çok güzel. Varsın ligi kaybetsinler, oradaki yarı final bile şampiyonluğa bedel! Fenerbahçe maçıyla sezonun en önemli zaferini kazanan Galatasaray da, Fenerbahçe gibi devleşen kalecisinin kurtarışlarıyla ulaştı puana... Fener öyle ya da böyle gol buluyor, Galatasaray ise kimi zaman ıskalıyor. Hakan Şükür’deki ısrar Ümit Karan’ı belki de kulüpten gönderiyor, Hakan buna rağmen 17 maçın 3’ü 5’i dışında kafası karışık bir şekilde ortada dolaşıp duruyor. Ersen Martin’in yaptığı bir çok şeyi yapamaması, Galatasaray yönetiminin transfer ve kadroyla ilgili radikal kararlar vereceği dönemde dikkate alınması gereken bir uyarıydı... Galatasaray’ın da fikstür avantajı var en azından ikincilik için, oradaki sıkıntı doğru karar verip, doğru riskleri alabilecek yönetim. Bekleyip, göreceğiz... Giray Bulak ve takımına ayrı bir paragraf açmak lazım elbette. Sezonun en başarılı teknik adamı... Kıt koşullarda yarıştırıyor, Gordon Milne’nin takımında olduğu gibi herkes Denizlispor’un oyun planını bilmesine rağmen çözüm bulamıyor. O üstelik oyuncu satıp - sattırıp kulübünü de yaşatıyor. Basın toplantısında olduğu gibi öfkelenmesinin bir sebebi var; hakettiği saygıyı görmeyi bekliyor... Gelişi büyük heyecan yaratan, insanı insan yapan bir çok duyguyu bünyesinde barındıran, uzun süre arkasında durduğumuz Del Bosque 16 haftalık direncimizi Parma ve Sebat maçlarında kırmayı başardı! Hem kulüp, hem de Türk Futbolu açısından çok önemli olan Parma maçını santrforsuz oynayıp, düşme hattındaki Sebat’a karşı Veysel ve Pancu’yu sahaya sürerek, teknik anlamda hiçbir ilkesi, prensibi olmadığını gösterdi. Kalması halinde gelecek için kalıcı bir katkı sağlayacağından artık şüpheliyim. Herhangi bir teknik direktör de bu Beşiktaş’ı beşinciliğe taşırdı! Bence artık gitmeli... Trabzonspor başkanına güvenoyu verdiği seçimden 1 gün önce İstanbulspor’a 2 puan kaptırıp bir avantaj daha kaçırdı. Zaten Trabzonspor açısından önemli olan da şampiyonluk değil, kurum olmak ve değerlerine sahip çıkmak... Çok ucuz bir maliyetle üye olma hakkını kullanmayan bir taraftar kitlesi, Gökdeniz’e hala küfredilmesi, gelecek adına ümit kırıcı... Bir olmadan hiçbir başarı söz konusu olamaz... Sakaryaspor bir tek yabancı futbolcusu Diallo ile 3 takımı altında tutuyorsa eğer, bu hem Şaban Yıldırım’ın etkisini, hem de Türk Futbolu’nun seviyesini gösteren bir veridir.

YORUM YAZ