En hakiki zafer!

Haberin Devamı ›
Strum Graz maçı yedeklerin iyi bir alternatif olup olmadığını göstermesi açısından hazin bir deneyim olsa da, Elano, Keita, Kewell, Baros, Nonda, Leo Franco ve Hakan Balta başta pekçok yıldızın olmadığı bir müsabakada, hem de Trabzonspor maçında aslan gençleriyle geleceğe göz kırptı. Trabzonspor'u yenmeleri değil aslolan, özellikle ilk yarıda takım savunmasını daha iyi yapıp önde basmaları, doğru koşuları doğru paslarla ödüllendirip, daha çok şut atmalarıydı. Aslar yoktu belki ama eksik de yoktu sanki. Sabri 141 Arda 116, Ayhan 84, Servet 74, Emre Aşık 72, Aydın 67, Caner 58, Aykut 17, Mustafa 3 kez bu ülkenin milli takımlarının formasını sırtına geçirmişse eğer kalite eksikliği sözkonusu değildir. Barış'ın Alman milli takımlarında oynaması da hesaba dahil edilmeden toplam 643 kez milli takım formasını giymiş oyuncular topluluğundan bahsediyoruz. Oyuna sonradan giren Berkin'in Dünya Gençler Şampiyonasında çeyrek final oynayan takımın futbolcusu olduğunu ve 55 kez milli takıma çağırıldığını da hatırlatmak lazım.
Trabzonspor Galatasaray'ın iyi oyunu kadar Gökhan'ın tek forvet olarak oynamayı bilmemesinin, belki de oynuyormuş gibi dahi yapmamasının bedelini ilk yarıda ezilerek öderken görüldü ki, Fatih de gelse bu takım Umut'suz olmaz!
Arda Caner'e attırdığı goldeki mükemmel pası, Sabri'nin ortasında golle biten şahane plasesi ile klasını, Sabri ile Barış tartışırken doğru jest ve mimiklerle müdahalesi ile polemik konusu yapılan "kaptan"lığı layığıyla yapacağını bir kez daha kanıtladı. Caner ise attığı golün dışında hücumdaki coşkusu ve rahatlığıyla doğru, tribünleri coşkulandıracak ve takıma katkı yapacak bir futbolcu olduğunu onu unutanlara hatırlattı. Mustafa Sarp oyunun iki yönünü bu kadroda en iyi oynayan ve bence bankosu olan Ayhan, Servet bu kadroda tandemi in iyi bilen Emre Aşık'la rahatladı. Sabri ve Barış sağda uyumlu gözükürlerken, Graz deplasmanında onca maç eksiğine rağmen sağda oynatılan Alparslan sol kanatta hiç de sırıtmadı. Aykut ise ne olduğunu çözemediğimiz ve gider gitmez "Atletico Madrid favori" demeciyle antipatik olmayı beceren leo franco'dan daha çok yakışmıştı sanki kaleye. 2 Kritik kurtarışı ile maçın adamlarından biri olmayı da o haketti.
Mesele yabancı futbolculara servet dökerken, yerli yıldız adaylarını antrenman oyuncusu yaparak futbola yabancılaştırmamak. Galatasaray yedeklerini henüz kaybetmemiş!
Trabzonspor ise sanki yenilgiyi kanıksayan, arkadaşları için didişmeyen, takım kimliğinden uzak bir futbolcular topluluğuna dönmüş. "Profesyonelliğe" diyecek bir şeyimiz yok da, duygu yoksa, takımdaşlık yoksa, mağlubiyete isyan yoksa başarı nasıl gelir ki?