Arama

Popüler aramalar

Fair Play ruhu!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Tıpkı yıllar önce Nedved’in Lazio forması altında takımı öndeyken verilen penaltı kararı sonrası kendini yere attığını, geçen sene Roma 1-0 öndeyken De Rossi’nin ve Galatasaray PAF Takımı’nın 2-0 öndeyken Özgürcan’ın golleri elle attıklarını, İbrahim Kutluay’ın da Pınar Karşıyaka maçında takımı 15 sayı öndeyken topun oyun alanı dışına kendi elinden çıktığını söyleyip kararları değiştirmeleri gibi. Bu tip örnekleri çoğaltabiliriz. Yüzde 90’ı oyuncuların baskı altında olmadığı, stresin sinirleri germediği, en önemlisi de takımlarının önde oldukları maçlarda yaşandı, “İşte Fair-Play ruhu” diye övgülerin yağdığı, ödüllerin dağıtıldığı pozisyonlar. Amacım kesinlikle İbrahim Kutluay ve diğerlerini eleştirmek değil. Yaptıkları insani olarak doğru bir hareket. Ama.. Evet aması var. Düşünün A Milli Basketbol Takımımız Avrupa Şampiyonası’nda çok kritik bir maç oynuyor. Serkan Erdoğan son saniyede attığı üçlükle maçı uzatmaya götürüyor, tribünler yıkılıyor. O da ne, Serkan hakeme gelip, “Bir ayağım içerideydi, iki sayılık basket olmalıydı” diyor. Ya da Fenerbahçe UEFA Kupası’nda yarı final oynuyor, son dakikalarda Rüştü çizgiden bir top kurtarıyor. Herkes turu geçtik diye düşünürken Rüştü hakeme topun çizgiyi geçtiğini belirtiyor. Ertesi gün ikisi de vatan haini ilan edilir, spor hayatları bitme noktasına gelirdi. Alpay’ın Dünya Kupası’ndaki hareketi de yıllarca tartışma konusu olmadı mı ülkemizde. Centilmenlik miydi yaptığı yoksa aptallık mı? Dürüstlük, spor etiği her branşta olması gereken kavramlar. Ama sporun bu kadar profesyonelleştiği ve endüstriyelleştiği bir çağda, oyuncuların kararları düzeltmeleri ne kadar doğru. Doğruysa hakemlerin oradaki işi ne? Ya da medyanın bu tip şirinlikleri abartıp “Fair Play” naraları atarken, Alpay olayındaki gibi oyuncuyu eleştirmesindeki tutarsızlığa ne demeli. İyisi mi sporcular hayati bir maçın son dakikasında da aynı tutumu sergilesinler. Yapamıyorlarsa, hiç hakemin işine karışmasınlar, bizim de kafamız karışmasın.İbrahim’in Karşıyaka maçında bir anlık refleks ve iyi niyetli davranışından yola çıkmışken, maçla beraber ligin ilk haftasına değinelim. Fenerbahçe henüz hazır ve istenilen seviyeye yakın bile değil. Çeşitli nedenleri var. Yine de zorlu Karşıyaka deplasmanında galip gelmeleri, en azından lige moralli başlamalarına neden oldu. Karşıyaka, güçlü rakibi karşısında çok iyi mücadele etti, galibiyete son saniyelere kadar ortak oldu. Tempoyu yükseltip rakibin oyun düzenini bozan Karşıyaka, ilerleyen haftalarda göze çok hoş gelen basketbol oynayacak diye düşünüyorum. Efes Pilsen, bu sezon her takım için kabus olabilecek Mersin deplasmanından rahat bir galibiyet çıkardı. Haftanın en dikkat çekici sonucu Ankara’dan geldi. Ligin yeni takımı TED, geçen sezona damgasını vuran güçlü Banvit’i devirip şimdiden acemilik çekmeyeceğini gösterdi. Bir başka yeni Konya Selçuk, Beko Basketbol Ligi’nin gediklilerinden Darüşşafaka’ya İstanbul’da ecel terleri döktürmesine rağmen kazanamadı ama ilerisi için olumlu sinyaller verdi. Galatasaray Tekel’i, Beşiktaş da Oyak Renault’yu yenerken fazla zorlanmadılar. Kupa maçlarında izlediğimiz Tofaş, gruptan çıkamamasına rağmen oldukça iyi basket oynamıştı. Bursa’nın da zor deplasmanlardan biri olacağını düşünüyordum ama Telekom çok farklı bir galibiyetle Ankara’ya döndü.