2006 model Devler!
Haberin Devamı ›
Milli Takım’ın hazırlık kampını ve özel maçlarını takip ettiğimiz dönemlerde, umutlanıyordum içten içe. İçten içe diyorum, çünkü bu takım o kadar çok hayal kırıklığına uğratmış, o kadar çok güvenlerimizi boşa çıkarmıştı ki, yine bir arıza çıkar mı diye dillendiremiyordum düşüncelerimi. Keza bu durum oyuncular için de geçerliydi. Onlar da iyi bir hazırlık dönemi geçirdiklerini, takım olma yolunda ilerlediklerini, mücadeleci ve savaşçı bir ekip olduklarının farkındaydı, kendilerine güveniyorlardı ama “Bu yeterli olur muydu?” sorusu akıllardan çıkmıyordu bence. Gördük ki, yeterli oluyormuş. Madalya için olmasa bile, bütün dünyanın saygısını kazanmaya, iyi basketbol oynamaya ve tarihin en iyi derecesini almaya, birlik olmak ve takım ruhu içinde hareket etmek yetiyormuş. Çünkü, kişisel potansiyele fazlasıyla sahibiz.Potada ikinci devrimA Milli Basketbol Takımımız, Coach Tanjeviç yönetiminde ikinci devrimini yaptı. İlkini Aydın Örs’ün Efes Pilsen’in başına geçtiği yıl yapmıştık. Doksanlı yılların başında, bir sene önce 30-40 sayı fark yediğimiz takımları, bir sene sonra yenmeye başlamıştık. Tamamen bir mantalite devrimiydi Örs’ün yaptığı. Ondan sonra Türk basketbolu büyük bir atılım yapmaya başladı, Avrupa Kupaları’nda finaller, Koraç Kupası şampiyonluğu 2001’de Avrupa ikinciliği geldi.Hem de çok genç bir jenerasyonla. “Tam gelecek bizim” diye düşünürken, arka arkaya hezimetler geldi. Kağıt üzerinde baktığımızda en iyi kadrolardan birine sahiptik. Özellikle geçen yılki Avrupa Şampiyonası’nda oyuncularının isimlerini okuduğumuz zaman burun büktüğümüz Yunanistan altın madalya kazanırken, Mehmetli, Hidayetli, Mirsadlı, Kerem Tunçerili, İbrahimli, Serkanlı, Enderli, Kayalı, Ermalli, Kerem Gönlümlü, Fatih Solaklı, Cenk Akyollu efsane kadromuz çeyrek final yüzü bile görememişti. Peki Tanjeviç’in elinde sihirli değnek vardı da, bir senede dibe vuran takımı, zirveye taşıdı. Tabii ki hayır, sadece sözünü geçirebileceği ve takım için mücadele edebileceği oyuncularla yola çıktı bir şekilde. Bir şekilde diyorum çünkü Hidayet, Mehmet ve Kerem, açıklanan aday kadroda vardı. Yıllardır milli takımın hazırlık kamplarını dahi takip ediyorum. En büyük sorun oyuncuların birbirlerine karşı saygısız olmalarıydı. Her antrenmanda birbirleriyle küfürleşiyorlar, maç içinde kavga ediyorlardı. Tanjeviç de, “Her takımda bir tane horoz olur, bizde ise dört tane var” demişti Sırbistan’daki hezimet sonrası. Can alıcı bölümü satır arasında açıklamıştı aslında. Çok bilenler konuşuyor, Mehmet ve Hidayet de bu takımda olmalıydı diye. Ama olmuyor işte 4 tane horoz bir takımda olunca. Olmadığını da gördük defalarca. Çünkü 4 tane yıldız (Hido, Memo, Mirsad, İbo) kendilerinden taviz vermedikleri için, istemeseler de zarar veriyorlardı takıma.Şimdi ne olacak?Bu takımın elde ettiği tarihi başarıdan herkes ders çıkarmalı. Birbirleri için oynayan, birbirine saygı duyan, formasının hakkını sonuna kadar veren, kemik gibi savunma yapan, sonuna kadar mücadele eden, yenilgiyi kabullenmeyen, karakterli bir takım olup çıktı Tanjeviç yönetimindeki 12 Dev Adam. Dışarıda kalan yıldızlar da bu takım kimliğine uyum sağlamayı kabul ederse, gelecek yıllarda gücümüz iki kat daha artar, her şampiyonanın en büyük favorisi oluruz. Etmediler diyelim. Sadece bir örnek veriyorum, takımın yarısı gözüyle bakılan Gasol’süz İspanya, Yunanistan’ı 23 sayı farkla yenip şampiyon oldu. Başka söze gerek yok.